10
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1428
Okunma
Derin maviden kaçan,
kaçtıkça çöplüklere bulaşan
şaşkın martılar gibiyim
Oysa;
bu şehrin
her dönüşümde biraz daha
yoklara karışan
eski ahşap kokusuydu
en çok özlediğim
Hani nerde?
Cumba artığı
bir balkonun hasretiyle,
simit kırıntılarına bile
burun büken
nankör betonun üzerinde;
gelip ezecek diye birileri
titrek bacaklarıyla
sağa sola kaçışan karıncalar misali
savruluyoruz bir yakadan diğerine
Üstelik eksilenlerin hiç birini
koyamadan yerine
Çoğalıyoruz azalarak
Ey şehir..!
içimin parkurlarında
ne kadınlar koşuyor ince bilekleriyle
ve kaçı kalkmamacasına
düşüyor yere
haberin var mı?
Yazılmamış hikayemiz
yaşanmamış düşlerimiz
ve bilmem kaçıncı sesten
kulağımıza düşen iz
kimin umurunda ?
Düğüm;
düğümü körlermiş serzenişte
/el pençe divan duruşumuza
bir meczup daha/
o benim işte
Her gün bir bardak tortu
Ufuktaki zigzag / Sesimdeki korku
Umuda makas
Ah..! ne desem az.
Hayır ..!
bana göre değil /hiç değil
Başa baş-dişe diş bir uslup edinmiş
bu canhıraş didiniş
Hoşça kal İstanbul..!
içlerinden biri ansızın
özlemeye başlayıp
beni soracak değilse de birilerine
olsun.
Yine de
tütün kokulu parmakları ile
küstüm bütün erkeklerine
mor bakışıma
nah şuramdaki gümbürtüye,
ve haydi yine kaç diyen dürtüye
teslimsin artık
mine özdemirtaş
5.0
100% (9)