16
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1835
Okunma

...
şehrinde bir ağırlık var gibiydi
’peki ya sizin şehriniz?’ diye sordu
’herkes neden uykulu?’
bulutlarca bir buhran uçurtmaların ebruli kuyruğu
dolunayın içinde yumru gibi bir ağrı
güneşin kasıklarında piç olmuş bir sancı
ve rahminde doğmamış çocukların amaçsız çığlığı
gece omuzlarından soyunuyordu şairin günahını
oysa sevmeye aç gelmişti
cepleri tebessüm doluydu
manaları boşluklara gömmüştü düşmeden
siyah bir kuşku yapıştı şiirine
’üzme beni gülümset bu gece’ dedi
çünkü yalnız geceler kimsesizliğine ağlayabilirdi
sevinci koynunda sakladı kimseye sezdirmeden
biliyordu her gece yeniden büyüyeceğini
şahane bir çoban yıldızı gibi gökyüzünde
hep kendi için-e aydınlatacaktı yolu
birilerini öldürürken
birilerini doğuracaktı soğuk duvarhanelerinde
birileri unutacaktı puslu bakışlarını
ama o hep hatırlayacaktı gömdüğü feryatlardaki zavallı ruhları
hazin bir dünya biçti iyi dileklerle
fallarda çıkan o haberci kuşa ulaşacaktı
hayat ömrü üzerinden kumar oynarken
mutluluk zar tuttu başını çevirdiği her boşlukta
ve düşeş bir u-mutsuzluğa düştü yenilirken
her defasında
hoyrat severdi severken, bayılırdı kanat(lan)maya
...
geceydi
kadın camın önünde elinde kemanıyla yıldızlara şarkı söylüyordu
neden sonra aniden durdu
başını yatağa çevirdi
kocasıyla derin ve sımsıcak uyuyordu
.....
fulya/haziran2011