20
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2258
Okunma

Aşk; Boşluktur...
Boşluktayken tutunduğumuz herşeye
Aşk dememiz de biraz ondandır...
anladım ki biz
acı çektirmekten
sevemiyoruz birbirimizi
bu içimdekiler haziran soğuğu
bilmelisin iğde çiçeğinin
içindeki kuşkusunu
içsel yağmurlarda ıslanırken aşkın saç-ak-ları
ve kanamalı ölüm anlarında kıvranırken bakışlarım
cümle yoklamalarında buldum seni
boşluklarca düştüm
boşluklarda düştün
bir avuntu olduk dudak avazlarında
yara bendim
akan kan sendin
bu duvarlar zoruma gidiyordu
kaldırmalıydık aramızdan bu soğuk gururu
ben sevmem gereken birini sevmiştim
hepsi buydu
noktalarını tanıdım, ünlemlerine boyun eğdim
bu sendin, beklediğimdin
soru işaretleriyle
kucak dolusu çıkageldin
kaybetmek için erken, derken
bulduğum yerde yitirdim soluğunu
ellerin şehirlerce uzaktı
gözlerinin sıcaklığına dokunamıyordu gözlerim
yoktun yakınımda tüm yakınlığına rağmen uzaklardaydın
el kadar yakın değildin yamaçlarıma
uzaklığını ateşe verdim
ki bu gördüklerim
görmek istediklerim değildi
bulmak istediğin yerde aramadın hiç beni
giderken içimin vagonları senden
katar katar hasret akan şah damar sıcaklığıydı
bilmedin bile gittiğimi, hiç sezmedin
sana bir gitme anında tutulduğumdandı
bu can çekiş provaları
esrar içmiş duyguların dağılmışlığı vardı sende
ışıktan kamaşmış bir kalp kapağıydı göremeyen sezgilerin
bendeki hırçın okyanus maviliği
sana çarpıp gökyüzü oluyordu
kırlangıçlar göç ediyordu
kanatlar geçiyordu
aşk sözlerimizde
yeminlerimize yalan bulaşıyordu
çaresiz, ikilemlerin med cezir ırmağında
kayboluyorduk
aşk’ı kirletiyorduk
aşk ile
benzetmeler bezemiyordu çiçeklenmelerimizi
yorgun şiirler yazıyorduk birbirimize
ya da ben ne yazsan kendime sayıyordum
ihtimaller denizinde boğuluyordum
kimse bilmiyordu
uyku haplarıyla intihar etme çabasıydı bizimkisi
ama öldürmüyordu, sadece uyutuyordu aşk bizi
oysa biz ölmek istiyorduk, can çekişmek acıtıyordu
can’ımızı çekişmeler, çekişmeleri can acısı yakıyordu
kara bir bulut geldi
çöreklenmiş gibi yayıldı mayalanmış aşkın üzerine
pişmedi, çiğ kaldı damağımızda
oturdu aşk! içimize
kara kediler şaşkınlıktan beyaza kesildi
beyazlar sevmedi bizi
eli boş döndü yurduna aşk nöbetçileri
sevinemeyen garipler bahardan ümidi kesti
beklenmeyen bir kışta
çiçek açmış zavallı bir ağaç gibiydi pusuya yatmış ’birileri’
ki çığlıkları hala kabus olup giriyordu koynumuza ’kimilerinin’
kuyruk acısı can acısından beterdi
aşk yaraşıyordu acıya
hiç bir kıvranışa benzemiyordu krampları
eşsiz sancılar yokluyordu severken birbirimizi
şimdi sökülmüş ceplerini dikiyorum aşk’ın
kinden delinmesin diye sevgimiz
öfkelerden ayıklıyorum kalbimizin birliğini
öyle kesindi ki yargısı
öyle derin bir iç çekiş anında
katli vacip zamanlarda
yine de bilmezdik severken
böyle şahane / böyle flu ölüneceğini
ölünce anladık ki
tekrar doğmak da varmış
öldüğün yerden yeniden
-parantez içlerinde-
o fiyakalı aşk için...
fulya/haziran2011