6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1051
Okunma
ne vakit geceyi susasam
Gök düşüyor orta yerine aklımın
çoğalan sesler dinler dilindeki rüzgarı
yeşili...
ateşe sürüyorum yalnızlığı
kanatlarında bulutlar ıslanıyor
uzun gemiler
sevmiyorsun gürültü baharları
genişleyen saatlerde
ellerimde çokca ölümle
güneşinin ısıttığı sıcağa değiyorum
başında kurşuni dağlar
gözlerinde zik-zak çizen sular
çılgınlığın bir gece yarısı asar
mor tanelerine beni
bilsen nasıl fırlar
sen yanımdan güvercinler
ki
bir gülüşüne bakardı
hüznün ayaklarında
adım...
yürüyebildiğim kadar gökyüzüydüm acında
tuttun karanlığı ağrıyan ışığınla
teline bağlanan ağacım ağlayan
teninin gerilmiş yerlerinde gölgem
huysuz gezgin ağıtlarında
ne çok yaralamışım uçurtmanı
atlas bakışlarında
biraz nefes ver ğöğsünde annemi özledim
gül dikmek için aylarına...
eteklerime biriken yağmurdan düşer gün
salınan yosunlarda bulurum uykuları
atlar köprülerden canın
heykel masallara
gözlerine aç odalarda
kapanan yolculuğum
ölümü renginde
siyahı susarım
sadece
hissettiğin yalnızlığı
dolmayan boşluklarımda
bırakıp gitmeler var
ve
yaralanmasaydı
hiçbir zamana
düşler...
gittin
saçlarımda yapışkan bir mazi
5.0
100% (6)