5
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1207
Okunma
bir yanıp
bir sönen
yalnızlığın ülkesine sürüyorum saatleri
şemsiyesini açan anılar el sallıyor gemilere
yagmur bende ölüyor
toprak ben de
oysa gözleri maviydi korkularımın
hiçbir zamana sığamayan
bütün masalların saçlarına karıştı diye çiçeklerim
gökyüzü düştü yüreğimden
çatlak bir mazinin bilmecesinde içim
ağrılı ayaklar
imreniyor hüznün akımına
dili kurumuş tohumlar
odamda beyaz bir hayalin uykusu
satır aralarında boşluğum çığlık
gözümün içi gibi karanlık sözler
üstelik kurşuna dizilen kuşlar da ürkek
kış gecelerinde ışıklı bulutlar
üşüyen çıplaklığımı giydiren
giysilerimdi yüzüm
bir zaman...
ısırırken avuçlarımı vakit
dalgın ve çaresizdi
bir umut çırpıntısıydı uzaklardan gülen
tanıdık sesler
iflah olmayan sesimin prangası
erkenci rüzgarda tutuklu
yüzüm ıslak
yüzüm ölüme güçlü
ki
yaşamımı savururken
durdu annemin ellerinde
ağızsız sıcaklığa
bana aşkı anlatma
bu yüzden sallandı hücremin duvarları
bu yüzden intihar etti çığlığım
bu yüzden çiğneyemedi çocukların gülüşü
deprem olmuş ince çizgileri
gittikçe genişliği kazınan günlerim
kımıltısız gövdem öksüz ellerimde
bacaklarıma dolanır
hadi kopar saçımın telinden
aklım başıma dökülsün
ak...ak...
5.0
100% (8)