17
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
2826
Okunma
Gülmez mi narin yüzün padişah salsa ferman?
Eğer gülmeyeceksen de ’gül’ adın nedendir?
Ne bahçe gözündedir, ne dağ , ova ne orman.
De gülüm vecde karşı bu inadın nedendir?
Bülbül müdür gönlünü kederle tanıştıran?
Aşk uğruna eğilmek yalnız sana has mıdır?
Rüzgâr mıdır boynunu göğsüne yanaştıran?
Yoksa bu melûl halin babandan miras mıdır?
Suskunluğu müebbet sürgüne sur mu sandın?
İtirafı ihanet, sabrı kusur mu sandın?
Küçülür alem, derdin büyüdükçe içinde,
Yatağına sığmayan nehir gibi taşarsın.
Dirilirken tabiat dört mevsimin üçünde.
Sen her mevsim ölümün kucağında yaşarsın.
Dostunu el görürsün, gurbet kesilir sıla
Alev alev yanarsın tutuşur değdiğin yer
Sonsuzluk seferinde ömür denen fasıla
Tükenir anlamazsın direnemezsen eğer
Hüznün güzel olsa da, bil kederin şık değil
Bağladığın gözünle gördüğün ışık değil...!
Bak üç günlük hayatın bu dertle bire indi
Titrer oldu toprağın, yaprak garip, dal garip
Hangi aşık aşkına kavuşup ta sevindi
Bilmez misin her seven aynı sona müzdarip
Azalır ganimetin iflas edersin erden
Yürek vuslat uğruna cürmü ederken maşa
Silkinip kendine gel, kaldır yüzünü yerden
Düşmanın çöküşünle eylemeden temaşa....
Teselli sandalından inersen bile bile
Diner mi ızdırabın, tükenir mi bu çile...!