12
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1049
Okunma

Ve ruhlar yükselirken
Zaman ânâ-ül-leyl
Lâmeşru vakitlerinde çetr-i anberin
Dolanırken arz’ı na-mütenahi hallere giryanım
Soluksuz seyrederken nizamı
Hayret tefekkürlerim ziyadeleşiyor
Tevafuk hallere dalıyorum
Sözlerim kifayetsiz
Bakışlarım fersiz
Sukut-u ikrar lisanım aciz
Fecr kamaştırırken gözlerimi
Bühtan düşmüş eteklerime
Kime isnat edeyim
Sebebi halimi
//Nalân hallerim nadan günlerimde hazan oldu//
Fevkaladeliklerin fevkinde bir geceden düştüm
Seherlerde nur iklimlerinde gezdim
Bir aciz kul idim
Kıyama geçtim rükûda baş eğip secdelerde dem döktüm
İklimleri aşıp çağlayanlar ile coştum
Sinemde melâl kalmadı
Şafak sökerken sükûnet buldum
Istıraplar serap, hafakanlarım dindi
Mecnun hallerim ayan iken
Leyla’yım çölleri geçtim
Yangınlarım naçarlaştı
Sisli düşüncelerim rahmetinle uzaklaştı
Gönlüm en taze baharlara ağustos güneşinde ulaştı
Melek...
Ânâ-ül-leyl: Gece yarıları, gecenin geç vakitleri.
Çetr-i Anberin: Karanlık gece.
Lâmeşru: Meşru olmayan
Na-mütenahi: Sonsuz, ucu bucağı olmayan. Nihayetsiz.
Giryan: Gözyaşı döken. Ağlayan
Nizam: Bir işin sebat ve kıyamına medar, sebep olan şey ve hâlet.
Tevafuk: Nizamlanmış biçimde birbirine uygun olmak.
Fecr: Tan yerinin ağarması. Şafak. Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hâsıl olan kızıllık.
Bühtan: Dalgınlık.
Melal: Can sıkıntısı. Usanç. Gamlılık. Zaaf ve fütur.
Nalân: İnleyen, sızlayan, figân eden.
Na-dan: Cahil, bilmez
Hazan: Güz. Sonbahar
5.0
100% (6)