6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1513
Okunma

soluğun ölümlü yumuşaklığına salma kendini
yazgın apansız değişir de şaşıp kalırsın
sonsuzluk saplanır karnına bir mızrak gibi
işte o an
neylersin ölümsüzlüğün soğuk bağrında
bir başına
sırtında çarmıhıyla konuk gelmişti kapımıza – ittik onu gözlerimizin ölümlü ışığıyla-
güvenli çatılarımızın çökmesinden korkarak
keşke tutsaydık yükünün bir ucunu- lanetli bedeninden yayılan yabanıllığa rağmen
bebek neşesiyle ısınan yuvamıza buyur etseydik onu
şimdi hiçbir rüzgar değmeyecek tenime
yağmur öpmeyecek dudaklarımdan
toprak almayacak bedenimi içine
çimlere karışmayacak özsuyum
hiç kimse hayat bulmayacak bende
- ey promete duy sesimi
sen ki kendi soyunun kurbanı
kadim sırların bilgesi
sarp kayalıkların sürgün prensi
bana yazgımı söyle
tanrı gelini girmeden mabedine
tan yeri şarapla yıkanmadan
yeni bir güneş doğmadan üstüme
bana yazgımı söyle
- avut çaresizliğimi
-ah keşke
soluğun ölümsüz yumuşaklığına salmasaydım kendimi
…
f.a.