Okuduğunuz
şiir
3.1.2011 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
ELİNDE KALIR YÜZÜN
En günahkâr edayla dünyaya düşer cismin Cehennem soğur sende sende soğur cehennem Anıldıkça her daim şerre boyanır ismin Zeytin siyahı günler seninle doğar matem
Denizkızlarına denk Uzza’nın çirkin sesi Dolaşır çağı Menat Menat çağı dolaşır Lat uzanır içine zonklar göğüs kafesi Şirkin bin bir çeşidi zihinlere bulaşır
Her karanlık fikirle şeytan avutur seni Geçersin teğet şehri şehri teğet geçersin Ruh bürünür geceye yansıtır ayna teni Nur dağılır yıldızla sen zulmeti seçersin
İblis girer kanına riyayla akar hüzün Kapatsan ellerini elinde kalır yüzün
Mehmet ÖZDEMİR
İngiliz sonesi : Kafiye şeması abab cdcd efef gg
Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Değerli hemşerim müthiş şiirlerinizi elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. İtiraf etmeliyim ki sizden öğrenecek çok şeyimiz var...Selametle...aeo
Mehmet Özdemir şiirinin en genel karekteristiği İslamî duyarlığı postmodern göndermelerle harmanlaması ve daima yeni kalması.Onun şiirlerinde göze çarpan bir başka özgünlük de ;Mimar Sinan'ın ,yaptığı her camiide başka bir teknik kullanması gibi her şiirinde yeni bir form,yeni bir şekil denemesidir.Şeklin önemli olmadığını iddia eden sol tandanslı şairlerin en güzel şiirlerinin üslup sorununu aşmış şiirler olması nasıl bir ironiyse,Mehmet Özdemir şiirinin şekil ve teknik bakımdan iddialı göründüğü halde aslında manada daha kuvvetli oluşu ilginç bir çelişki. Mehmet Özdemir şiiri bir yönüyle de Sezen Aksu şarkılarını andırıyor:Sezen Aksu'nun yeni çıkardığı bir şarkıyı ilk dinlediğinizde ,melodiyi diğerleriyle aynı zanneder ve pek etkilenmezsiniz;ne var ki şarkıyı birkaç defa dinledikçe o melodiler insanı alır duygu çavlanlarına götürür.Mehmet Hoca'nın şiirlerini ilk okuyan, bir dinî şiir okuyup geçtiğini sanır;yok öyle kurtuluş:))İçinizden bir ses "Yahu bir daha mı okusam.."demeye başladığında ayvayı yediğinizin resmidir.Saatlerce dönenip durursunuz hepi topu üçbeş dörtlüğün kıyısında.Bazen yorulur bencileyin:"Canım,hacı hoca şiiri değil mi,bir iki cennet tasviri,birkaç albenili melek,Lut,put,cenaze ,tabut...al sana kallavi bir dinî şiir."deyip başınızı kuma gömersiniz de ah o içimizdeki vicdan denen kırtipil izin vermez.Neden sonra bir daha ,bir daha okuyup,Sezar'ın hakkını Sezar'a verip boylu boslu hatunlar için döktürdüğünüz vayvillimli arabesk şiirlerinize döner:"Yok Ağa bu Mehmet Özdemir denen adam var oldukça bizim şair mair olacağımız yok."deyip bütün şiirlerinizi silmeye kalkar ,sayfanızda yine onun yüreklendiren yorumuyla karşılaşır ve vazgeçersiniz bu düşüncelerden. Hülasa, Mehmet öğretmen aldığı edebiyat tahsilininden en güzel şekilde faydalanıp bir Ahmet Hamdi Tanpınar'ca,bir Asaf Halet Çelebi'ce naif şiirler yazıyor;bu şiirler hangi siteye gitse orasını aydınlatıyor,biz acemileri birazcık kıskandırsa da, onu okumak haz veriyor;yüksek kalitede şiir tadı duyumsuyor yüreğimiz,böylece " Kap içindekini boşaltırmış." mantığıyla, ondan aldığımız feyzle "Belki yarınlara kalacak birkaç dize de biz yazarız." hayali kuruyoruz.İstemeyerek de olsa "KUTLUYORUM ŞAİR;YİNE YAPTIN YAPACAĞINI:)) Muhabbetle kardeşim.
Bilginize, görgünüze, kişiliğinize, dostluğunuza, şairliğinize her zaman gıpta ile baktım. Tespitleriniz her zaman başımın tacıdır.
Şiirlerimde yeni şekiller deniyorum. Şekil bir sunumdur, kompozisyondur. ( belki de bir şekilde dikiş tutturamadığımdan)…Şiirlerimde şekil ön plana çıksa da aslında şekilperest değilimdir. Şiirde söyleyiş ve anlama daha çok önem veriyorum.
Eğer ben güzel şiir yazıyorsam şeklin önemi yok; demek ki her şekilde güzel şiir yazılabilirmiş. Eğer güzel şiir yazamıyorsam demem odur ki; hangi şekli denersem deneyeyim güzel şiir ortaya çıkmaz. Yani şekil ikinci plana düşer.
Tanpınar’a, Asaf Halet’e benzetilmek onur verici.(ama haddim değil…) Şu yanıyla da zaman zaman düşünmüyor değilim; acaba hayatın dışına mı düşüyorum?.. Sizin şiirlerinizde yaşanmışlık var. Biz zekâ ve sanat oyunlarıyla oynarken, zihni şiir peşinde koşarken, siz hayatı anlatıyorsunuz. Sıcak,canlı, cıvıl cıvıl…
Teveccühünüz için çok teşekkür ederim.. Selam ve saygılarımla…
Bilginize, görgünüze, kişiliğinize, dostluğunuza, şairliğinize her zaman gıpta ile baktım. Tespitleriniz her zaman başımın tacıdır.
Şiirlerimde yeni şekiller deniyorum. Şekil bir sunumdur, kompozisyondur. ( belki de bir şekilde dikiş tutturamadığımdan)…Şiirlerimde şekil ön plana çıksa da aslında şekilperest değilimdir. Şiirde söyleyiş ve anlama daha çok önem veriyorum.
Eğer ben güzel şiir yazıyorsam şeklin önemi yok; demek ki her şekilde güzel şiir yazılabilirmiş. Eğer güzel şiir yazamıyorsam demem odur ki; hangi şekli denersem deneyeyim güzel şiir ortaya çıkmaz. Yani şekil ikinci plana düşer.
Tanpınar’a, Asaf Halet’e benzetilmek onur verici.(ama haddim değil…) Şu yanıyla da zaman zaman düşünmüyor değilim; acaba hayatın dışına mı düşüyorum?.. Sizin şiirlerinizde yaşanmışlık var. Biz zekâ ve sanat oyunlarıyla oynarken, zihni şiir peşinde koşarken, siz hayatı anlatıyorsunuz. Sıcak,canlı, cıvıl cıvıl…
Teveccühünüz için çok teşekkür ederim.. Selam ve saygılarımla…
Şiirin muhtevâsı ve bütünlüğü mutlâk sûretle önem arz eder. Ki, sayfayı ziyâret edip de not düşenler kenardan köşeden buna değinmişlerdir. Ben şiirin bir başka boyutunu dillendireceğim.
Klasik Türk Edebiyâtı'na ve Batı Edebiyâtı'na az da olsa vâkıf her okur, Mehmet ağ'beyin güne gelen mevcût şiirindeki san'atsal duruşunu ve makbûl estetiğini rahatlıkla algılayabilir. İngiliz Sonesi'ne Türk Edebiyâtı'nın neredeyse unutulmak üzere olan Söz Sanatları'ndan 'Yansıma'nın kullanılarak okuyucuya arz edilmesi, şiirin bütün milletlerin ve bu milletlere âit olan kültürlerin buluşması noktalarından biri olduğunun mühim ispatıdır.
Günümüze kadar ulaşan hece kalıplarının ve aritmetiğinin dışına çıkılması kadar harf harf işlenen mısraların mevcût coğrâfyamızdan taşmasının zeminini temin uğraşıları da şâiri ve şiiri orjinalleştirir; ortaya konulan eseri farklılaştırır. Bir şâir/yazar için Türk Edebiyâtı'nın Türkiye sınırları içerisinde değerlendirmek son derece vâhim temâşadır.
Sonelerin genel özelliği, vurucu mısraların sona bırakılmasıdır. Bu özelliğin, Türk Şiiri'nin derinlik muhtevâsıyla bütünleşmesi ve bu bütünleşmede de Türk Söz San'atlarına yer verilmesi kolay değildir. Zirâ bu, ayrıca birikim, diyalektik ve konuya hâkimiyet gerektirir.
Mehmet ağ'beyin mevcût hece sistematiği ve sentezi, 'serbest şiir'in ne olduğunu bilmeyenlerin câhilâne çığırışlarıyla boğazlanan Çağdaş Hece Şiiri'nin zârif bir soluğu olabilir. Ki bunun, gerek Türk Edebiyâtı'nın tetikleyici unsuru olan Türkmen Edebiyâtı'ndaki hece renkliliği/derinliği ile ve gerekse, Batı Edebiyâtı'nın karakalem söz dizimi çevikliği ile beslenmesi mes'eleyi bambaşka bir boyuta taşıyacaktır.
Örnek olacabilecek bir şiiri güne getiren Seçki Kurulu'na ve şiirin şâiri Mehmet ağ'beye, bir şiir-okur münâsebetiyle teşekkürlerimi arz ederim.
Ben teşekkür ederim, ağabey... Hemfikiriz. Ve uzun zamandır uğraşım bu yöndedir. Üretme ve üretileni arz etme uğraşında olduğumuz edebî eserlere, ilmî nezâketle yaklaştığımızda ve şiir dilimizin öz cevherini koruyarak evrensel boyuta taşıdığımızda inanıyorum ki, Hece Vezni Türk Edebiyâtı'ndaki merkezî konumunu muhafaza edecektir.
Bilgilendirici yorumunuzu memnuniyetle okudum. İşin farkında olan böyle şair dostların olması sevindiricidir.
Evet, sonelerde vurucu mısralar sona bırakılır. bir şekliyle şiirin doğuşu sondan başlar... Nesirdeki anafikrin sonuç bölümünde olması gibi...
Uzun yıllardır hece şiirine yeni imkânlar oluşturmak için düşünüyor ve yazıyorum. Hece şiiri denince hemen akla saz şairlerinin şiirleri gelmemelidir. koşma bizimdir ama hece şiirini koşmaya hapsedersek bir arpaboyu yol alamayız.... geleneğe bağlı ama yeni....
Ben teşekkür ederim, ağabey... Hemfikiriz. Ve uzun zamandır uğraşım bu yöndedir. Üretme ve üretileni arz etme uğraşında olduğumuz edebî eserlere, ilmî nezâketle yaklaştığımızda ve şiir dilimizin öz cevherini koruyarak evrensel boyuta taşıdığımızda inanıyorum ki, Hece Vezni Türk Edebiyâtı'ndaki merkezî konumunu muhafaza edecektir.
Bilgilendirici yorumunuzu memnuniyetle okudum. İşin farkında olan böyle şair dostların olması sevindiricidir.
Evet, sonelerde vurucu mısralar sona bırakılır. bir şekliyle şiirin doğuşu sondan başlar... Nesirdeki anafikrin sonuç bölümünde olması gibi...
Uzun yıllardır hece şiirine yeni imkânlar oluşturmak için düşünüyor ve yazıyorum. Hece şiiri denince hemen akla saz şairlerinin şiirleri gelmemelidir. koşma bizimdir ama hece şiirini koşmaya hapsedersek bir arpaboyu yol alamayız.... geleneğe bağlı ama yeni....
Şiir okunurken haz alınıyorsa, kişiler yeni şeyler buluyorsa ve söylenen sözler yere düşmüyor kelimeler özenle seçiliyor ve alıcısına albenili hediye paketleri içerisinde sunuluyorsa; o zaman şiirdir, şiir. Bu şiirde öylesine yazılmış eser olmaktan ötedir. Üzerinde düşünülmüş emek verilmiş ve kelimeler özenle seçilmiştir. Şiirde her mısra bir şeyler anlatıyor. Hem de 2. mısralarda aksi sedasını duyura duyura anlatıyor. Mistik bir dünyaya kapı aralarken içerisinde aksiyoner kimliğin üzerinden ataleti de atmak istiyor. Öylesine yazılmış ve öylesine okunsun diye okuyucuya sunulmuş bir eser değildir.
Nedense mistisizm denildiği zaman kişilerde dini duygularla beraber bir ataleti çağrıştırır zihinlerde. Mistik bir dünya ile özdeşleşmiştir mistisizm. Bunu da daha ziyade tasavvuf ile beraber anmak yerinde olacaktır. Bu şiirde de böyle mistik bir ruh vardır. Ancak ataleti üzerinden atmaya çalışan bir mistik ruh vardır. İşte bu ruh bu şiiri daha keskin bir eda ve söyleme bürümekte ve içerisindeki aksiyoner cevheri yansıtmaktadır.
Şiirin dış unsurları ile uğraşmaktan bir an için vazgeçelim. Asıl üzerinde durulması gereken bu şiirin muhtevasıdır. Bu şiirin muhtevasına kapı aralığından ancak bakılabilir. Okuyan herkes kendince bir şeyler sezinler ve anlamaya çalışır. Zaten şiir bir yerde sezgiye dayanan bir sanat değil midir? Bir kişinin halet-i ruhiyesini ve dünya karşısındaki tutumunu ve hayatında geçireceği evrenin günahla özdeşleşmesini anlatıyor bana. Okuyan herkes kendince bir şeyler anlayabilir aslında bu şiirde… “Dolaşır çağı Menat, Menat çağı dolaşır” dizesi bana Arif Nihat Asya’nın “Ebu Lehep ölmedi Ya Muhammed, Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor” dizerlerini hatırlattı. Birisi naat diğeri ise içerisinde dini felsefe barındıran bir eser. Benzerlik yönü her ikisinin de uhrevi bir tarafının bulunmasıdır.
Şiirdeki anlam üzerinde kafa yormak elbette gerekir. Zira şiir bu felsefi derinliğe sahiptir. “Her doğan İslam fıtratı üzere doğarken” her sabi bir melek kadar kusursuz ve günahsızdır. Ancak ilk dize de nasıl bir dünya da yaşayacağının vurgulandığı mısra da günahkâr bir dünyanın ferdi olacağından endişe eden bir çığlığın sedasını bu şekilde duymak abes gelmemelidir. Malum olduğu üzere hakikatte artık dikilen Lat, Menat, Uzza, Hübel, Naile gibi putlar olmasa da artık bunların yerini işgal eden soyut putlarda vardır. Somuttan soyuta doğru bir gevşeme vardır her yönü ile yaşanılan bu dünyada…
Bu güzel eseri yazan üstadı tebrik etmek düşüyor bize. Gerçekten haz alarak ve üzerinde düşünerek okuduğum nadir şiirlerden birisini okudum.
Seyit Bey, ilgi ve alakanız için çok teşekkür ederim.. her zaman ki gibi güzeldi yorumunuz. emeğiniz için minnettarım... yorumlarınız şiir yolumda ışık oluyor... iyi ki varsınız aziz dost... selam ve saygılar...
Seyit Bey, ilgi ve alakanız için çok teşekkür ederim.. her zaman ki gibi güzeldi yorumunuz. emeğiniz için minnettarım... yorumlarınız şiir yolumda ışık oluyor... iyi ki varsınız aziz dost... selam ve saygılar...
İşte buna şiir derim ben... Has şiir bu... * GÜLCE EDEBİYAT AKIMI' nın öncülerinden Mehmet ÖZDEMİR'in mükemmel kaleminden daha böyle çok eserler okumaya devam edeceğiz. Hayran kaldığım bir eser... * Tebrikler, Teşekkürler...
Farklı bir şiir okudum.Yankılı bir eser.Akisler fark getirmiş çalışmaya.Gerçekten çok beğendim.Anılan put isimleriyle cahiliye dönemi de telmih edilmiş.Hubel 'i göremedim :) Her şeyiyle yerli yerinde bir şiir.İngiliz sonesinin başarıyla uygulanışına şahit olduk.Saygımla...
Her karanlık fikirle şeytan avutur seni Geçersin teğet şehri şehri teğet geçersin Ruh bürünür geceye yansıtır ayna teni Nur dağılır yıldızla sen zulmeti seçersin
İblis girer kanına riyayla akar hüzün Kapatsan ellerini elinde kalır yüzün
Tebrik ediyorum. Güzel ve anlamlıydı şiiriniz. Saygı ve selamlarımla.
Değerli Mehmet Bey, akisler çok güzel. Ben de denemiştim geçenlerde bir şiirimde. Doğru yerde yapılınca gerçekten çok güçlendiriyor şiiri.
Muhtevaya gelince meleki duygular galebe çalsın şeytani olan her şeye.Aman! Allah korusun. Çok güzeldi. Çok kutluyor, saygı ve selamlarımı gönderiyorum.
"İblis girer kanına riyayla akar hüzün Kapatsan ellerini elinde kalır yüzün"
İngiliz sonesi : Kafiye şeması abab cdcd efef gg 7+7 vurgulu Akis (Çaprazlama) teknik biçim işleniş vs edebi yönü ile başarılı bir çalışma... kutladım erdemli dürüst saygın duruşu hayata kattığınız eşsiz güzellikleri değerli Mehmet hocam.. iyi ki varsınız iyi ki yazıyorsunuz... sevgim saygımla hep...selamlar...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.