8
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1463
Okunma
Başlangıçta Türkistan taraflarında bir bölgenin hükümdarı iken vâkî olan bazı ikazlarla hükümdarlığını bırakıp maneviyat sultanı olmaya azmeden, bunu da gerçekten başaran İbrahim Edhem (VIII. y.yıl) dünya malına karşı o kadar tenezzülsüzdü ki kimseden bir şey istemez ve beklemezdi. Nefsini yokluğa ve mahrumiyete o derece alıştırmıştı ki bir benzerine rastlanamazdı. Bir gün büyük velilerden çağdaşı ve hemşehrisi Şakik Belhi ile karşılaştı ve ona sordu:
- Ey Şakik nasıl geçiniyorsun? Şakik Belhi cevap verdi:
- Bulunca yiyoruz, bulmayınca sabrediyoruz.
İbrahim Edhem:
- Horasan’ın köpekleri de aynı şeyi yapıyorlar, bulunca yiyorlar, bulmayınca sabrediyorlar, diye karşılık verdi.
Belhi sordu:
- Peki siz ne yapıyorsunuz?
- Biz bulunca dağıtıyoruz, bulmayınca şükrediyoruz.
Ya erenler nicedir haliniz bugün sizin
Sultan İbrahim Edhem hatır sordu dervişe
Buldukça yeriz pirim bakarız günlük işe
Sabrederiz yokluğa suyu bitmez denizin
Miskin miskin yatana olmaz ki ekmek atan
Yalı bekler çaresiz Horasan’da köpekler
Bulunca dağıtırız alacaklı hak bekler
Meşrebimiz şükürdür müttakidir aç yatan
Maddeden azat olan manada olur sultan
Cehenneme taşınır malı mülkü çoğaltan
Adilâne paylaşın Ebuzer’dir pirimiz
Paradır çağın putu “la” duruş doğru tarik
Her gönüle gerekir İbrahimî temizlik
Bu varlık deresinde akar gider kirimiz
Mehmet ÖZDEMİR
(Fransız Sonesi- Kafiye şeması abba, abba, ccd, eed )
5.0
100% (8)