8
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1324
Okunma

Bunları düşündü dev, yürürken mağaraya
Her düşünce bir tuzdu, kalbindeki yaraya
Ağır ağır yürüdü, mağarasına doğru
Orada buluyordu, rûhuna her huzûru
Her gece okuyordu, düşünüyordu bu dev
Başı hep düşünmekten, yanardı alev alev
Zavallı dev çok yorgun, her gece düşünmekten
Güneşin etrafında, dünya gibi dönmekten
Bembeyaz burağıyla, girdi nûrlu gülzâra
Dönmeyi istemedi, dünya denen mezâra
Beyaz burakla gidip, siyah merkeple dönmek
Bu deve göre aynen, kokan çöplüğe inmek
Eğer hiç olmasaydı, kalpteki pencereler
Devi, rûhen boğardı, dünyevî cendereler
Koca ömrü harcadı, hakikat aramakla
Benliğin aynasında, kendini dev sanmakla
Gölde, su gibidir nefs, herşeyi eyler şikest
Hatt-ı münkesir gibi, içinde yansır çûbdest
Devin koca kafası, sanki soru kovanı
Bir cevap için dövdü, yıllarca bu havanı
-Ey ayna! hadi söyle, dünyada en güzel kim?
-Her iki âlemde de, en güzel, Rabb’ül-Hakim!
-Yanlış yere tuttun sen, elindeki aynayı
Gece güneş zannettin, gördüğün dolunayı
-O aynanı kır artık! Hakikat, güneş gibi
-Oturup da seyreyle, seher vakti beş gibi
-Tozlanmış bir aynada, Hak’kı görmek bir yana
-Kendini dahi görmek, mümkün müdür insana?
Yok artık bundan böyle, aynaya ihtiyâcın
Kalbinde yanıyorken, nûrlu nûrlu sirâcın
Soner Çağatay 23 Aralık 2010 / Wuppertal
Kelimeler:
Çûbdest: sopa, Asa
Şikest: kırmak
Hatt-ı münkesir: Kırık çizgi, yani eğri çizgi
Sirâc: Lamba
Şiirde birçok şey sembolik mana taşıyor, örneğin:
Siyah merkep: beden
seher vakti: Burda sabah namazına işaret
Beş: Beş vakit namaza işaret
Güneş: Hakikat
Nûrlu gülzâr: Gayb alemi
Burak: Ruh
Mağara: Beden veya dünya
5.0
100% (6)