24
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2475
Okunma
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
N’oldu Bu Gönlüm N’oldu Bu Gönlüm
N’oldu bu gönlüm n’oldu bu gönlüm
Derd-u gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmadan oldu derdine derman
Pervane gibi pervane gibi
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm
Gerçi ki kandı gerçeğe yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendide buldu kendide buldu
Matlabını hoş buldu gönlüm
Sevad-ı a’zam sevad-ı a’zam
Belki oluptur Arş-ı muazzam
Matlab-ı canan matlab-ı canan
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm
Seyr-i billahtır seyr-i billahtır
Li maallahtır fena fillahtır
Ayinesinde ayinesinde
Gird-i sivayı buldu bu gönlüm
El fakru fahrı el fakru fahri
Demedi mi ol alemler fahri
Fahrini zikrin fahrini zikrin
Mahv-u fenada buldu bu gönlüm
Bayramı imdi Bayramı imdi
Bayram edersin yar ile şimdi
Hamd-ü senalar hamd-ü senalar
Yar ile bayram kıldı bu gönlüm
Hacı Bayram Veli
…………………
HACI BAYRAM VELİ
…………………
Hacı Bayram Veli, (Ankara, 1352 - Ankara, 1429) Türk mutasavvıf ve şair.
Doğum ismi, Numan bin Ahmed, lakabı "Hacı Bayram"dır. 1352 (H. 753) tarihinde Ankara’nın Çubuk Çayı üzerinde Zülfadl (Sol-fasol) köyünde doğdu. Hacı Bayram-ı Veli, 14. ve 15. yüzyıllarda Anadolu’da yetişti. Eserlerini Türkçe olarak yazarak Türkçe kulanımını Anadolu’da önemli şekilde etkiledi.
Sultan Murad Han verdiği ünlü bir fermanda, Hacı Bayram-ı Veli’nin talebelerinin, yalnız ilim ile meşgul olmaları için, onların vergi ve askerlikten muaf tutulduğu bildirmiştir.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u feth edeceğini II. Mehmed’in babası II. Murad’a bildirdiği rivayet olunur.
Bir gün medreseye birisi gelerek; "İsmim Şüca-i Karamani’dir. Hocam Hamideddin-i Veli’nin selamı var. Sizi Kayseri’ye davet ediyor. Bu vazife ile huzurunuza geldim." dedi. O da, Hamidüddin ismini duyunca; "Baş üstüne, bu davete icabet lazımdır. Hemen gidelim." diyerek müderrisliği bıraktı. Birlikte Kayseri’ye yöneldiler ve Somuncu Baba diye bilinen Hamideddin-i Veli ile Kurban Bayramında buluştular. O zaman Hamideddin-i Veli; "İki bayramı birden kutluyoruz!" buyurdu ve ona Bayram lakabını verdi. Talebeliğe kabul etti. Din ve fen ilimlerinde yüksek derecelere kavuşturdu.
Hacı Bayram-ı Veli, hocasının vefatından sonra Ankara’ya gelerek doğduğu köye yerleşti. Yeniden talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Sohbetleriyle hasta kalplere şifa dağıttı. Talebelerini daha çok sanata ve ziraate sevk ederdi. Kendisi de geçimini ziraatle sağlardı. Açtığı ilim ve irfan ocağına, devrinin meşhur alimleri, hak aşıkları akın etti. Damadı Eşrefoğlu Rumi, Şeyh Akbıyık, Bıçakçı Ömer Sekini, Göynüklü Uzun Selahaddin, Edirne ve Bursa ziyaretlerinde talebeliğe kabul ettiği Yazıcızade Ahmed (Bican) ve Mehmed (Bican) kardeşler ile Fatih Sultan Mehmed Hanın hocası Akşemseddin bunların en meşhurlarıdır.
Fatih’in babası Sultan İkinci Murad Han, Hacı Bayram-ı Veli’yi Edirne’ye davet edip, ilim ve manevi derecesini anlayınca, fevkalade hürmet göstermiş, Eski Cami’de vazettirmiş, tekrar Ankara’ya uğurlamıştır.
Sultan İkinci Murad Han kendisinden nasihat isteyince; İmam-ı Azam’ın, talebesi Ebu Yusuf’a yaptığı uzun nasihatı yaptı: "Tebean içinde herkesin yerini tanıyıp bil; ileri gelenlere ikramda bulun. İlim sahiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk. Kimseyi küçümseyip hafife alma. İnsanlığında kusur etme. Sırrını kimseye açma. İyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme. Cimri ve alçak kimselerle ahbablık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme. Bir şeye hemen muhalefet etme. Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver. Seni ziyarete gelenlere faydalanmaları için ilimden bir şey öğret ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umumi şeyleri öğret, ince meseleleri açma. Herkese itimad ver, ahbablık kur. Zira dostluk, ilme devamı sağlar. Bazan da onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve itibarlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et. Müsamaha göster. Hiçbir şeye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran."
Hacı Bayram-ı Veli, ömrünün sonuna kadar İslamiyeti yaymak için çalıştı. 1429 (H. 833) tarihinde Ankara’da vefat etti. Türbesi kendi ismiyle anılan Hacı Bayram Camii’ne bitişik olup, ziyaret mahallidir. Vefatından sonra Bayramiyye yolunu talebelerinden Akşemsettin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirdiler.
Hacı Bayram-ı Veli, Yunus Emre tarzında şiirler söylemiştir. Şiirlerinde "Bayrami" mahlasını kullanmıştır.
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-(((-31-)))(-)(-)(
Yandı bu yürek de yandı bu yürek
Sevda ataşına katlanmak gerek
Yan ey yüreğim yan hele ki sen yan
Yanmakta maharet yeter ki dayan
Sevdanın harında yandı bu yürek
Yanarak sevdaya kandı bu yürek
Semazen olup da döndü bu yürek
Tavaf la huzurda döndü bu yürek
Yanarken zikreyle dille Râbbini
Hûşuyla karşıla gülle Râbbini
Şükürdür,tövbedir müminde erek
Nebi’nin aşkıyla yandı bu yürek
Sabr ile varılır Hâkk’kı huzura
Halis kul olanlar gark olur nur’a
İrem bağı olsun deyip son durak
Elif/le mim ile yandı bu yürek
Bülbül o güle bağlayan neydi
Yüreği sevdaya dağlayan neydi
O atâş yaksa da şâd olur yürek
Esma’ül Hünna’yla yandı bu yürek
Ne vahiyler aldı Nebi Hıra’dan
Beni bana bırakmasın Yaradan
Hâkk’ka çıkan yollar sanmayın ırak
Aşkın nâr’ı ile yandı bu yürek
Medet sende çare sende Yarabbi
Ementü’ye iman ettim Yarabbi
Andı bu yürek de andı bu yürek
Doksan dokuz ismi andı bu yürek
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (15)