........................................Hıfzî’ye...

Uzun yoldan geldim selâm almazsın
Gönül yaralayan dillerin var mı
Doksan dokuz isim avuçta saklı
Dua nedir bilmez ellerin var mı

Kara güneşlerden ışık elerken
Bomboş tencereye kaşık çalarken
Leyla’dan vazgeçen âşık olurken
Mecnûn’u bezdiren yolların var mı

Sultan otağına kuruldun gitti
Göklerce arınıp duruldun gitti
Düşten düşe erdin yoruldun gitti
Yorgunluk attığın illerin var mı

Aşık olan maşuktan gel umutlar
Gönül gezer başındaki bulutlar
Ardına bakmadan kaçar hudutlar
Kıvılcım sıçratan nalların var mı

Nasıl bir dert otağ kurmuş saçında
Hangi tohum büyür kalbin içinde
Yangın gözlerinin umut göçünde
Konduğunu yakan küllerin var mı

Çamurdan ayırıp üfleyip neyi
Yaman sızlatmışsın kalpteki beyi
Toprak suyu arar yemiş ebeyi
Köküne hasret mi dalların var mı

Eğri yayın mirası var doğru ok
Hedefi bulur var cümle aç ve tok
Beleş versen sarayını alan yok
Üst üste yamalı çulların var mı

Dünyan kımıldamaz esen rüzgârdan
Şimşek mi kırbaçlar yeri yukardan
Zehir akmaz dağ başından akardan
Zemzemler fışkıran çöllerin var mı

Berber dükkânında kelller gördün mü
Gözünü kırpmadan ufka erdin mi
Mana meclisine madde sordun mu
Söyle bülbül söyle güllerin var mı

Sırra gelmez özsün özlere akan
Zamandan geriye ibret bırakan
Kime değer verdin kimleri yakan
Yanmaktan utanan âlların var mı

Acele gerekmez gel dura dura
Hasret kapısını kır vura vura
Anlamsız değilse harf sıra sıra
Elif’im zalların zellerin var mı

Gayrı benim bitmez korkum ve tasam
Gözyaşıma söz mü geçirir yasam
Hallâc olam ben de aczimi asam
Aczime şan veren hâllerin var mı

Dünyevî kaybolmuş meçhûlün izi
Kalplere nakşolmuş sevdanın gizi
Yâr aşkına mühürlenmiş gökyüzü
Söyle Hıfzî’m yârsız kulların var mı