16
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1474
Okunma

Çekerken beni girdap gibi gözlerin içine
Ferruh bakışlarına aşina ahvalim
Hangi cenahtan görsem
Bî karar eder yüreğim
Dâ-us-sılâ çeker mücerret ruhum üryan
Dareyn saadeti diler lûtfundan gayrı
Eylesen ihsan
Mestane gönlüm dolaşır mecnun
Leyla’ya duçar vird eder lisan
Verdalara hasret ferdalar
Giran haller sarmış gamm döker dilim
Peymaneyle içerim aşkın şarabını
Ab-ı hayat veren didelerinle buldum vasfımı
Mes-ud bir haldeyim şakirane
Ahu gözlerin ruhuma doldu
Vasfın sineme bergüzar oldu
Mahcup edaların hikmetiyle hemhal
Marifet umman-ı deryaya taştı
Hakikat bu keremkâr eyledin zatıma ihsan
Mutmainn(e) ruhum oldu muvaffak
Zatım zatına müştak şad olan haller şifadır gönlüme
Melek…
Ferruh: Mübarek, kutlu, uğurlu
Ahval: Vaziyetler, oluşlar
Cenah: Kanat, taraf, kısım
Bî karar: Kararsız
Dâ-us-sılâ: Sıla hasreti. Vatan hasreti. Kavuşma hasreti.
Üryan: Çıplak
Mücerret: Hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan. Tek başına.
Çıplak, soyulmuş.
Dareyn: Her iki dünya
Mestane: Sarhoşçasına. Sarhoş bir kimseye yakışır surette.
Duçar: Yakalanmış. Çatmış. Müptela
Virt: Sık sık ve devamlı okunan dua
İhsan: İyilik, lütuf, bağışlamak
Verd: Gül
Ferda: Yarın. Bugünden sonraki gün
Giran: Pahalı. Tartısı ağır olan. Ağır. Dolu
Gamm: Keder, tasa, dert, elem, kaygı.
Peymane: Büyük kadeh
Dide: Göz
Vasf: Sıfat. Bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hâl. Bir kimsenin veya şeyin durumunu anlatarak tarif etmek
Ab-ı hayat: Kan. Ebedî hayata sebep olan hayat suyu (diye tâbir edilen) bu kelime, edebiyatta: "çok güzel ifâde, lâtif söz, parlaklık, letâfet" mânalarında geçer.
Mes-ud: Saadetli, iman ehli olan, bahtiyar. Mutlu.
Şakir: Allaha şükreden. Hâlinden memnuniyetini bildirir.
Ahu: Gözleri çok güzel olan. Çok güzel göz.
Sine: Göğüs. Sadır. Kalb.
Bergüzar: Hatırlatmak için armağan, hediye vermek
Ma-rifet: Bilme, bir şeyi cüz’i vecihle bilmek Hüner. Üstatlık. San’at. Tuhaflık, garip hareket. Vasıta, tavassut. İlim ve fenlerle tahsil olunan malûmat. İrfan kazanmak.
Umman: Büyük deniz. Okyanus
Derya: Deniz, bahr.
Hikmet: Herkesin bilmediği gizli sebep. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye
Hem-hal: Aynı halde olan. İkisi beraber.
Hakikat: Bir şeyin aslı ve esâsı. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sâbit ve vâki.
Keremkâr: Kerem eden, ikram eden. Cömert, eli açık olan, bağışlayan.
İhsan: İyilik, lütuf, bağışlamak. Sahilik etmek, cömertlik yapmak. Allah’ı görür gibi ibadet etmek. Güzel bilmek. Güzel eylemek.
Mutmainn(e):İtmi’nanlı. İçi rahat. Müsterih. Şüphesi kalmamış. Emin.
Muvaffak: Başarmış. Gayesine erişmiş. Ulaşmış. Başarılı.
Müştak: Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli
Şad: Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar
5.0
100% (8)