6
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2106
Okunma

Eylül’dü,
Kirpiklerimle süpürüyordum yağmuru.
Sofraya oturupta aç kalan yanımdı gidişin
Çocukluğumdan geriye kalan umudum
Kadınlığıma el sürülmemiş bir yalnızlıktı eylülüm.
Gözlerimi bir ağacın dalına astığımdan bu yana
Tükürürdü yüzüme gün.
Ah!
Sararan yaprakların içinde dalgalanırdı saçlarım
Kuraklaşan dudaklarım şahittir
Sis dağının eteklerinden izlerdim şehrimi
Yıkılırdı mutluluklarım
Hepsi ayrı bir savaş
Ayrı bir yenilgi.
Tebessümü nerde kaldı diye sorardım kendime
Bu kahkahalarım
Çığlıklarım
Hangi mevsimden kalan kırıntılarımdı.
Rüzgâr tenimi döverken
Zülüflerime düşüyordu serinliği
Suskun bir eylül gecesindeydim
Toprağa düşüyordu gözyaşlarım
Üşüyordu şehir
Kırağı çalıyordu kirpiklerim
Suskunluğum sana hep aç kalışımdı.
Sararan yaprakların arasına döküyordum yüzümü
Yalın ayak
Çıplaktı ruhum
Aç kargalar salınıyordu ensemde
Bedenim ayazına düşmüş bir güz yangınıydı.
Örttüm yüzünü
Gece avuçlarımda cılız bir kent
Yani ben,
Çelimsiz bedenimle ıslanıyordum
Sana bir aşk kadar uzaktım.
Eylül’dü
Bacadan tüten isli bulutların koynundaydım
Ve geceydi
Yokluğun tetikliyordu sancılarımı
Galata’nın göğsüne küt diye oturuyordum
Martılar vuruluyordu gözlerimin elasında.
Sahi,
Yapraklara sırnaşan göz rengimde ölmeyi hiç düşündün mü
Ya da yağabildin mi serin bir yağmurla kirpiklerime?
Sen şimdi ölmeyi bekleme!
Ilık bir eylül sabahını düşle
Vakitsiz esen rüzgârın koynuna bağışla mutluluğunu
Kim bilir
Sabah yelinde göğsüne değecektir dudaklarım.
Sen şimdi aç kalan bir eylül gününü bekle
Ve biraz gülümse şimdi!
5.0
100% (7)