2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1190
Okunma
anlamlaştırmak isterken gidişlerini
sarhoşlukla sorguluyorum
şişenin dibini göremediğimizi..
sarhoşlukla sorgulamak dibi
akıl işi değil ki...
her gidişte tövbe ederken,
saplı üzüm kokuları olan nefeslerimizde
çokca "kırmızı" vardı
azca beyaz
ve kırmızıyla beyaz uçuk siyaha kaçardı..
şişenin dibi gözükmüyordu
içtikçe içiliyor
içildikçe derinleşiyordu..
elbette içtikçe sarhoş oluyordun.
elbette olmayan
sarhoş oldukça ertesi gün korkuları..
ve nasıl laf anlamaz bir benlik,
yüklenen anlamlarda nasıl bir ürperti..
bana etki yapmıyordu sarhoşluk
hayatımı mahvedebilecek olan
ama çekilecek olan bir iksir gibiydi
olabildiğince anlatmaya çalıştığım
cadının uzattığı kırmızı elmayı bile bile keyifle yiyebileceğim
içtik
içerkende keyifliydik hani
ben sana bir hikaye anlattım;
sen dinlerken içtin
bende anlatırken..
üç nokta ile yarım bırakılan hikaye ardından
inanmak istediğimiz hayatlarla
tatlı tatlı yalpalayarak yürürken sokakların turuncu ışıklarına sarıldık.
birilerini kandırmalıydık.
en basiti sokaklardı.
zaman kıstılıydı ve yapılacak çok şey vardı.
ıskalamamalıydık..
günü doğurmaya yakın olan saatleri sevmezdik.
geceleri izleri çabuk atıp,
karanlıklarda sakladık..
gün ışığı o kadar keskindi ki
karanlıklarda saklanan,ışıklarda bulunamayandı..
unuttuğumuz şey bir sistemin olduğuydu
elbette gün tekrar kararacaktı
tövbe ettiğimiz sarhoşluk
ortaya çıkınca,
kalplerimizin bağımlılığıyla
daha çok içecektik,
içtikçe nasıl laf anlamaz bir dip..
geleceği gördüğümü söyleyebilirim bu kafada ki kalple
biz daha çok tövbe edeceğiz.
ve bir gün gelecek anlayacağız ki
biz hiç ayık olamayacağız.
hayatımız boyunca sarhoş kalacağız..
dibi hiç gözükmeyen bir şişedeki iki kişi.
ne de olsa
bir kere girdi kana
tene
dudaklara
ıslaklığı..
ve sende benim kadar iyi biliyorsun;
bir kereden hiç birşey olmazın kurmacalığını..
KırmızıKurbağa
5.0
100% (2)