12
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
2863
Okunma

Ne aşkın heves karı, ne düşkün sanma Leyla’ya ;
Bir tan vaktiydi vuruldum, içimde ki Süheyla’ya...
Kır çiçekleri dermişim, boynu bükülü dervişim ,
Kendi hayalimden imal, bir özge yari sevmişim...
Gönlümce olmaz sevgili, sevgisizlikten matemim !
Beni aşık yaratmıştı, Tanrı’ya olmaz sitemim.
Çen düşer, çiçekler açar, anlarım ben kışı, yazı ;
Adem ve Havva’dan kalma, ezberim de aşk avazı...
Bir merhemsiz dert benimki, bulamadım ben kolayı ,
Güneş bir güldü, kurudu, saçından astılar ay’ı.
Gün düşerken yamaçlara, şeytanım olur bir peri ,
Ta doğduğum günden beri, koştururum gölgeleri...
Şükür eksik olmaz bir dem, kapımızdan gelip giden ;
Kimi çatlatır neşeden, kimi ca, eder köşeden...
Benden başka kimse duymaz, bitmeyen ayak sesini ,
Yarattığım bir hayalin taşıyamam gölgesini.
Sen nereden bileceksin, bir sevda dört yan uçurum,
Boyun devirip bir yana, sorma ne idi kusurum.
Önce ölüler sayılır, sonra bir divan kurulur ,
Denizim de dalgalarım, kendi dalgasını vurur!
N’olur anla bulamadım, kendime kendimden yakın ,
Havale edilip sonra, dürülür bütün evrakım!
Dağlarıma çöker her gün, soğuk ve karanlık bir sis ;
İçim de bir güzel uyur, sanma beni bir bet narsis !
Dağıtmaya yetmez lodos, kanadı kırık poyrazın ,
Bir hükmün kalmadı artık, anlamsızdır, çoğun, azın.
Dağ-taş ünler iken Leyla ! Hadi gidelim Süheyla ;
Yoktur bizi eyleyecek, kendi gönlümüzden yayla...
Hayrettin YAZICI