16
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2193
Okunma

Hergün bir yerden dönmek ne güzel
Hergün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan,donmadan akmak ne âlâ
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar siz varsa diline ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Hz.Mevlâna
Olmadık ürpertiyle geldin yine çözülmeyen basiretim
Gizli bir hilekârın vebalinde alev aldı her yanım
Ah..
Sağ elimi sol göğsümde gezdiren acımasız zaman
Neden böyle bir şirretin sahnesinde madarayım
Kemik taraklardan omzuma yayılan rivayette neyin nesi
Uçsuz bucaksız hangardayım
Kemerli burunla doğdun demişti annem
Havsalamda Yusuf yüzlü erken baharların kandili yanarmış
Koşarayak sürdüğüm beyaz atların terkisinde unutulmuş
Kan revan dizlerime çöken çocukluğum ağlarmış
Yedikçe kuzey rüzgarının şamarını pembe yüzüm
Mor denizler üstünde köpük kalmıştı bedenim
Sonra da
Taşkın bir dereden kanal açtılar göz diplerime
Kaşlarımı kestiler uluorta
Börtü böceğe borçlu
Don vurmuş çiçeklere leke kaldım ortalıkta
Madem ki hep Süleyman’da kalacaktı mühür
Kilitli kapılar önünde bekleyişim var bu kadar;
Heba değil mi
Kimdir o zaman ömrüme rabıta duran dervişler
Ben kaput bezi zıbınımla yün patiklerimi de istiyorum şimdi
Kim çıkaracak onları Kayyum’un ganimet evinden
Ellerimi karnıma bağlayıp salladığınız O tahta beşiği de getirin
Olabildiğince erkenden
Bırakın birazda daha sinsin üstüme güneş
Ben yine kapattığınız vitrinlerde bab-ı esrarım
İmitasyon boncuklarla doldurun alnımdaki kurşun deliklerini
Büyük ihtimal;Kopmadan elim ayağım
Sorgusuz sualsiz verin istediklerimi
Ah ki.. Ah
Testere seslerini konçerto bıraktınız kulaklarıma
Zincir seslerini senfoni
On altı bin gün eskittim her lâhzası da herc-ü merc
Azıcık mola verinde dinlendirin beni
Faruk CİVELEK
5.0
100% (14)