0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1376
Okunma
Kendi dumanımda tutulduğum öksürük krizi misali
Bilmeden, istemeden, vermeden çaldın içimi.
Dinle,
Gözlerinin içine bakarak, karşıma seni alarak konuşmuyorsam da dinle
çünkü sen gözümün önünde olmasan da dilimin ucundasın,
bulursun kelimlerimde kendini.
Bulmayı hiç istemezsin ama
ben de istemedim inan dile getirmeyi; malesef böyle.
Ne sakin fısıldayışlarım ne de coşkun haykırışlarım var artık;
yoksun, yoksunum.
Tuğlalarla örülmemiş olan duvarların ne denli can yaktığını gayet iyi biliyorum.
Elin elimin otuz santim yanındayken sıkıca tutamamak, bir daha bırakmamak üzere
çok acı; bilemezsin.
Sen güzel kız,
-bana göre en büyük yanlışlık olan- gerçekliğini yaşarken,
başka bir eli tutup gülücüklerini etrafa saçarken;
ben yerden o bana ait olmayan gülücüklerini toplayıp kendi yüzüme yapıştırmak için olan gücümü kullanıyorum.
Ama yok, olmuyor; bulamıyorum gülüşleri ve somurtan bu suratla dolanıyorum.
Renk skalam her saniye kan kırmızısı ve senin renginle dolarken,
axiom istisnası olmayı çabalarken
hiçbir şey yapamıyorum.
Ne tutuyorum ne bırakıyorum;
havada asılı mı duruyorum yoksa düşüyor muyum?