0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1977
Okunma
Bazen sıyırılıp çıkmak isterken bu yokuşu
Bir cam fanus içinde geçiyor hayat
Havası ciğerlerinde yeni bitmiş bir yaşamın
Kelimelerinde ödem oluşması bitiriyor içimizi
Neydi bu hayat?
Kirletilmiş yalnızlıklar deryasına düşen çiçekler
Zehirli bir sarmaşık belkide anlatılanlar
Bir bir eritmekte avuçlarımdaki gülümsemeyi
Ah Rabiam!
İçimde toplarken kırmızı meyveleri
Toplarken kırmızıya dair tüm düşlerimi
Yosun kokusu bir acı sarıyor etrafı
Denizin mavi tuzlarından yayılan
Okyanus değil aslında bu kırağa yalnızlığı
Olsa olsa düştüğü yeri bilmeyen çağlayan intiharı
Buharına hapsederken penceredeki tebessümleri
Bir öpücük karşılıyor pencereden geçenleri
Belli belirsiz bir jilet darbesi keserken dilini
Duymaya meyil kalmadı söylediklerini
Neydi dilimizdeki bu şerbetçi mahyoşluğu
Sevdamızın boynuna kazımışken ismimizi
Belki bir yağmurdu bilemediğimiz diyarlardan gelen
Üzerimizdeki bu özlem ıslaklığını oluşturan
Bir bulut süzülüşüyle geçerken hüzün tepemizden
Hep bir başka zincir paslanıyor yüreğimizde
Bir acımtrak düş belki de bu
Bir sarımtrak ten buğulanması
Koyu bir ses aranjmanı delerken kulağımı
Bir dere kenarı ferahlığı sarmakta içimi
Kurut avuçlarını Rabiam
Hazanın damlaları ıslatmasın çizgilerini
Ve her bir yıldız yakmasın umutlarını
Beslerken bir düşü kumbaramdaki havzada
İki tebessüm arasında uyuşurken elim
Ayaklarımdan bedenime sıçrayan
Bir özlemin taşkıranı parçalamakta göz pınarlarımı
Ağlama Rabiam!
Saksındaki hiçbir çiçek taşıyamaz daha fazla acını
Saklayamaz içindeki sırlarını
Ağlama Rabiam!
Bak dışarı seyret turuncu tulumlu yalnız adamları
Ağır aksak ölüme koşan adımları
Gül Rabiam!
Gül ki bağışlasın saksındaki kuş gagasının içinde sakladıklarını
Gül ki çürüsün içimdeki kasımpatı vurgunları..
Selçuk ERKİ