30
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2506
Okunma

ayak sancın...
geceyi ve karanlığı en derin uykularda yırtan
dilinin ucunda incecik bir sızı
adımı inleyişin
dokunuşu ellerinin omuz başımdaki o uyuşukluğa
sanki aniden sıyrılmıştır bir eldiven
bildiğim o eski heybetinden
ne yapacağını bilememe telaşı ilk
narin bir çocuk eli yumuşacık düşüşü
bir rüzgar çarpması sıçrayışlarım
ve birkaç ayrıntısız iş
bir kitabın devrilmesi
uzun arayışların ardından hep rastlantı eseri bulunan
başucumuzdaki abajur ve düğmesi
ilk ayak sancın sızlatır aydınlığı
mahmurluk gözlerini
yayvan bir rüyadayken beynine sıçrayan kan
düşünüyorum alnını güneş
acizliğin kurumuş nehir
ve kan pıhtısını yanağında kurumuş
bir gül bahçesi solmamış hiç
oysa aralıksız ve hiç dinmeden yağıyor yağmur
darmadağın çatlak bir bulut
yastık ve yorgana dadanmış kargaşa
dal uçlarında ovalarca çamur
dal uçlarında uzaklığın
nevresimlerin çiçeklerinde güz
çürüyor vernik pervazda
derin uykulardan uyanışların ilk habercisi midir
ağaran şafak?
akılımda romatizma ağrısı
birdenbire ayak sancın senin
ve soyuyor da gözlerimi çırılçıplak bir hüzne
yüreğimde sızım sızım bir duyumsama
bakıyorum gece boyu uçurum kıyısında bir özleme
kanıyordur kesin
bakışına sürme gibi sürülmüş acın senin
kirpiğinin bükülmüş gölgesi
dört duvarda aynı tedirginlik
nasıl da uzak
nasıl da yakın
nasıldı sana gidişlerim ve gelişlerin senin bana
ilaç niyetine basmalı yaramıza
dışarda yağmur
aralıksız yağıyor
koskocaman bir kent ıslak camlardan kayıyor
gözlerin sanki hiç gitmemiş kenti yutuyor
ve ben örgü örüyorum üşümüş sırtı için gökyüzünün
eski kazaklarımı söküp söküp
beline de ebemkuşağı renklerinde sımsıkı bir kuşak
ayak sancına da yeni bir bandaj...
daha bir eğreti duruyor çekilmiş her ilmek şiş ucunda
indikçe merdivenleri hızlı hızlı bir sabah
her basamak eskimiş kiremitlerini getiriyor aklıma
ve o aktarılmamış çatısı evinin kaç zamandır
ufacık su sızıntısında koş leğeni getir dediğin an
bir dahaki bahar
bir dahaki yaz deyişim düşünmeden hiç
ertelenmiş bir utanç ağzımda
çiğniyorum...
çiğniyorum...
çiğniyorum aramızdaki tüm uzaklıkları
eski bir karton içinde unutulmayan resim
zamanın aynasında duran lades
aylar önce giderken valizine koyduğum merhem bilinci
işte şaşkınlık
şaşkınlık bendeki
şimdi dolap diplerinde tekrar aranılan ağrı kesici...
Berlin, 10.05.2007 Deniz Ercivan
5.0
100% (6)