22
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
3783
Okunma

Tiryaki kıyılardan
uçarı bir rüzgar
getirir benliğimi...
her buluşma geç
her ayrılış erkendi…
düş çatlak ses yığını
dökülmüş sıvası hüznün
kireçli yüzümde beyaz kadarım
göğsümde kalan çığlık
tıkırtıya yenik
kaç ayak izi bekleyiştir yalnızlık
durup durup gazetelere
haber alır haber satarım
duyulmaz sesim…
Konuşmuyor duvarlar artık …
yalnızlığı ağırlar şarap
söz kekre
ayyaş uyaklar
kaç dize daha canımı acıtır
dilimi çalar sevmeler…
Konuşmuyor duvarlar artık …
sarıydı güneş bir zamanlar
şimdilerde,
kendinden geçen akşamlar
alnıma çörekli
parmaklarım sözde kum saati
akar akar bulana dek kendini
ne kadar sen dökülür
gözlerimden
seçemem resmini.
Duvarlar bu günde konuşmuyor…
gözeli bir yama dizimdeki aşk
eteği sökük hasret
giyinemedi yabanlık elbisesini
uzaklardayım anne
niye sağlam dikmedin bahtın dikişini
kumaş mı narin ip mi kalındı…
sen söylemiştin anne
kalıbı yoktu hayatın
tenim küçük bedene düştü,
iki satırda sen yaz desem söz provasız kalır…
duvarlar konuşmazmış anne
söylemedin,
her şey küçüklüğümdeki gölge oyunu…
lüks lambası söndü…
...
Bilmem hatırlayanınız var mı?
Lüks lambaları vardı eskiden, tülden de gömleği, az ışık verse de iş görürdü.
Bizde kardeşlerimle duvarda ellerimizle şekiller yapar bir şeyler yaratmaya çalışırdık
Annem duvarlar konuşuyor derdi hadi oynayın, bizde zamanın nasıl geçtiğini anlamazdık.
Kuş, köpek, deve vb. şekiller oluşurdu duvarlarda…
Karanlıklar oyun olurdu bize…
Paylaşımdır sadece…