13
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1344
Okunma

O gül kan damlatırken, ben dikenin emrindeydim…
açlığın bir fırın ekmekle dineceğini söylemeselerdi
ne boğaz tokluğuna çalışmayı seçerdim
ne de hesap defterine borç çizdirirdim
ki isteklerim hırsız olmazdı
yağmalanmazdım çaldıkça
zihnim boşaldıkça anladım… -başlamak çok zor-
kurudu susuzluktan boğazım
çatladı dudaklarım
imtihan sızdı aralarından
utandım, ‘hafif’ dedim
dilim salkım saçak yalanların anası olurken
doğru dokuz köyden değil
benliğimden kovdu beni… -kimsesizlik çok zor-
hüsran iyiden iyiye çökertmişti avurtlarımı
maskemin ölçüsünü tutturamadığımdan
çıkamadım insan içine
‘yalnızlık’ allanıp pullanıp çıktı karşıma
aşık olamadan
mantık evliliğine imzamı karaladım… -amâ’lık çok zor-
güneşe ‘oyuncu bu; bir batıyor, bir doğuyor’ dediğimden;
çekti perdelerini
kesti ışığını
men etti zavallılığımı sıcağından
inadıma sarılıp sakladım karanlığa üşümüşlüğümü… -bilmişlik çok zor-
yenilgi kabul etmeyen hırsım
her daim açık tuttuğu kuşku sandığına
kulağıma ilişen sesleri attıkça
akıl anahtarım da terk etti
dolandım yörüngemde
yokluğu var olanda bulamadım… -ahmaklık çok zor-
uçurumun dibini iyice oymuştum
ayaklarım bir adım geri gidemez haldeydi
beni bekliyordu terk-i hayat
yanlış hesap yaşamdan çeviriyordu
son noktanın tam zamanını gösteriyordu saatler
durmalıydı artık… -beceriksizlik çok zor-
birden;
‘En Sevgili’nin çehresi göründü uzaklardan
üzgündü.
ruhum titretti bedenimi
‘buna hakkın yok’… -O’nu kırmak çok zor-
Ebru