34
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2724
Okunma

----------------------uzak bir deniz kıyısına
sen yağmur
ben damlayım
de gir içime
sende kalayım
kur/şunlar k/ovalardı kan/atlarını
de ben sensiz
nasıl yaşayayım
geceydi
ve soğuk
acıların cümlesine küfrediyordu adam
bak dedi kadına
gözlerimin içindeki kuyuya
boğulmadan bak
neredeyse kahrından çatlayacaktı hayat
gül kurusu dağların tarçın kokusu
sevmek yangına dönmekti bir akşam vakti
şimdi sen misin yoldaki bir taşa tekme atan
sancılı bulutların yaralarını saran
sen misin
seksek oynayan kızın gözlerinde kaybolan
yuvasız bir kuşa dönerdin akşam olunca sen
sensizliği çekerdim içime şarap diye ben
kurşunlar kovalardı kanatlarını
çıplaklığını başına kalkardı tanrılar
hangi günü sevmeden başlardık ki işe
ekmek kavgasından hep elleri boş dönerdi çocuklar
anlattıkça yalnız kalıyor ağrılarım
sustukça ustura kesiyor dilimi
yıkılır bir gün direkleri evlerin
yıldızlara baktıkça ölüm korkusu sarar geceyi
hangi utanca döllenir tohum
sigaranın ucunda biriktikçe külün
bu sensiz kaçıncı aşka yolculuğum
bir gün seni kollarıma takıp geçemeyeceğim
yalınayak sevda köprüsünden
bir gün seninle sandala binip balık tutamayacak
sırt üstü yatıp gökyüzünü seyredemeyeceğim
bir sabah güneşiyle birlikte saçlarını yıkayamayacağım
biliyorum ki her şeyim yarım kalacak
yana yana yenlerimi arayacağım
yine sensizliğe ana avrat sövüp sayacağım
bütün şeytanları taşlayacak
aşkın mabetlerini yıkacağım
eğer utanmasam gelip
koynunda
çocuklar gibi ağlayacağım
01 42 yirmi iki ocak iki bin on
İsa İnan