2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1046
Okunma
O numarasız kapıdan içeri
bende girdim öylece
göğüslerini bütün ihtişamıyla sundu gözlerime
sarı saçlarının verdiği şımarıklık vurmuş diline
dili dilimin üstünde
ağzında bilmem kaç sevişmeden kalan çilekli sakız
ama şimdi tatsız
gözleri gökyüzünden çalınmış sanki
her parçası ona dahil
sonra farkettim de kolunda jilet izi
sırtında küçük bir kelebek dövmesi
buğday tenli vucudunu
nasılda yerleştirdi ruhuma anlamış değilim
adını sordum; bağırdı
yüzüne baktım ;ağladı
ara ara gözlerine denk geldi bakışlarım
gözleri kulağımda dikili
kulağım ağzında
bir pervane dönüyor tavanda nedense bilinmez
sanki hiç durmayacak
farkına vardıkça üşüyor bedenim
sırtımdaki tere bıçak gibi her saplandığında
üstünde olanlardan şaşkın ranza
şimdi ağır ağır dökülür
üstelik duvarlar karanlık
tepemde isli bir gece lambası herşeye şahit
durduk yerde beni bana anımsatıyor
başım zangır zangır
içimde titreme
içerde duman
yüzüne baktım; sarardı
ağır bir iniltiyle tekrar bağırdı
çok geçmedi korktum
korktuğumu anladığımdan
sızan ışıkta elime baktım
elim karanlık
elimde kan.......
(İBRAHİM YALÇIN ) Tamamen hayal ürünüdür.