bordo sesli kız’a
güvercin ayağına bağlayıp bedenimi
geldim kapına
ruhum beni bıraktı karanlığın ardında
MATEM! yüzün göründü kabrimin perdesinde
ölümü perçinleyip nisyanın bağrına
iki
hecen ilişti fezanın gömleğine
ömrün bilmem kaçını harcayıp hoyratça
bir çekiç sesi yankılandı örsümde
kıvrım kıvrım yollardan kıvranarak geçtim de
düze çıktım sonunda
sende takılıp kaldım
kirli sayfalarımı yırttım defterimden
adını yazdım MATEM,içimin afakına
iki
hecenden öte cümler hepten kısır
dağlayıp da dilimi seni sustum o sene
bir akrep busesi sardı dudaklarımı
güvercin ayağından seyyah düştü önüne
ve zehir yol eyledi en çılgın damarımı
nabzımın sesi depremlerle yarıştı
kızılcık şerbetine sarıldım da delice...
hep içime aktı feryadın nehirleri
nasıl dönerim ben bu yoldan geriye!
Yaratan,ruhumu gamla fazla yoğurmuş
hasretinin diyetini ödedim ezelden
sen istersen araya bin tane şehir sığdır
göz açıp kapamadan ruhum varır yanına
ki Belkıs’ı tahtından düşürdüm o
gece gam yük değil turabıma hamalların piriyim
heybem dağlar misali
gözlerin enkazımın darğacında durulur
MATEM hadi bunu da inkar et!
bir katil,bir hırsız toplasa günahını
ve sarhoş,şişelerini koysa bunun yanına...
ölçemez hiç bir tartı sensiz geçen bir an’ı
yokluğunun yanında hangi azap külfetli!
sana hep susmak düşer
ve habersizce gitmek
MATEM,sensiz geçen bir an’ın hezeyanı münzevi
güvercin kanat çırpar sana visalim için
karlı dağlar küllenir eteklerinden geçince
ve bir nara ki döver havanda sessizliği
MA-TEM!
fezadan arza kadar yayılsa iki
hece seni bir nisyan sarar bir lahza evveline
yorulur gökyüzünde sadık kanatlarıyla
çığlığım boşluk açar ulaşmak için sana
hava boşluğa düşer
seni
uykundan eder benim ayak seslerim
her kapının kilidi O’ndadır der geçerim
süzülürüm semadan adım adım ruhuna
uzanıverse mazim bir teneşir alnına
gassalların piri sıvasa kollarını
yine arınmaz ruhum,törpülense bile...
her hücremi en kesif lekeler sarmıştır
sen de bilirsin MATEM
yalnız iki
hecedir içinden kopacak
çıkaracaktır beni bu yeis batağından
kasırgalara karşı yıkılmaz da surlarım
derinden nefesinin enkazında kalırım
sen ki dertlerimin muştu goncası
sen ki refika-ı hayatsın elif yalnızlığıma
sen ki yüz direkli mabedin sarsılmaz afakında
ufuk ötesinden el açıp dilediğim
bir Züleyha düşü düşer içime
annemi hatırlarım; ilk dua ve ilk
uyku sağıma yatmayalı epey olmuş fark ettim
soluma sen basıp geçen onca seneler...
ve sadık silüetin
gecemin perisidir
karanlığın sinesinden MATEM tebessüm saçar
ki Yusuf zindanları kainatı kucaklar
tuz çölüne bassan da şu yaralı ruhumu
tebessüm kusar çehrem;senden geldi diye
kül rengi sessizliğim titretir ellerini
ben ki kefenim boynumda
ben ki katli vacip bir talip
karabasanlar ki kapıda nöbet bekler
bir gıcırtı türküsü sarar merdivenleri
kıvrılıp gidersin
uykunun gözlerinde
çatlar gök ve deniz
güvercin sukut eder
sen,tebessüm sultanı
gönül sarayımda
ben,kerbela meydanında bir yetim
söyleyeceğin bir harfi duymak istemiyorum
bordo sesin içime bir cinayet fısıldar
ve süzülür kızılcık şerbeti dudaklarımdan!
MATEM!
kristal surlarına dokunmaktan korkarım
güvercin ayağına bağlayıp bedenimi
geldim kapına...
...