1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2429
Okunma

surlara sarmalanmış sınır şehirlerine
ve içime düşen gözlerine bakıp...
-bir-
eski kayboluşların tellallığına soyunan bugüne
biraz mazi katıyorum bakışlarının arasında
yola gelmez gidişlerinin döktüğü takvim yapraklarından
bir bahara uzanıyorum
unutma Sevgili !
her bahar kara bulutlarla gelir
oysa içinde mavi olmayan hayal noksandır
önüne sus katılmış yollar
biraz uzundur adım hesabından
hem öyle sağlamda değildir
ardına saklandığın surlar
duy Sevgili !
yağmurun hiddeti damlalara ses katar
lisan-ı nazar duyurmaz ahengini
ve kaldırımlar düşüyor ayaklarıma
içinden geçtiğin şehirlern içinde bıraktığı...
-iki-
eksik sözlerden kalan artık manaları
kimi zaman cümleler zaptedemiyor
ardarda dizilmiş noktalar
-ki bilirsin üç nokta sonsuzluğu ifade eder-
gözlerini anımsatıyor...
dur Sevgili !
dondurduğun zaman nefes alsın
mor susuşun ne şiirler törpüler
beyaz biraz da masumiyet bırakıyor tenine
ve zaten böyle anlamlanıyor renkler
gör Sevgili !
gözlerin boynumun ömürlük yaftası
çoktan sırtladım onlardan kalan enkazımı
avuçlarımda fay hattı...
ansızın karşı/ma çıkışlarına inat
ayakta kalmaya direniyorum
-üç-
şimdi iki sus’uz birbirimize
el değmemiş yeminlere el basacak kadar
bağlamışız kendimize bu sözü
S.Ö.z Sevgili !
terk edilmiş iklimlerin gri bulutlarına
nefesimden kül savuracağım
avcumda biriktirdiğim zindanlara bakıp
pencerene bırakacağım bu masalı
haykırdığım kalabalıklarımdan sana
heykeller sunacağım biraz münzevi
ve ardımda kalan izlerimde
derman aramayacağım
gözyaşlarım da solduramayacak beni
kestiğim rüzgarlarla dokunacağım saçlarına
dayandığım alevlerin beşiğinde büyüyüp
birgün
birgün çıkacağım karşına
S.Ö.z Sevgili...!
5.0
100% (1)