12
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1596
Okunma

yağmur başlamıştı;
sen sırra kadem basmadan az evveldi .
aşkı/nı/n izdüşümünü izliyordum,
yorgun yüreğimde dingin bir ikindiydi vakit.
İzi, dizlerimin bağını çözen bir buseden
kan sızıyordu dudaklarıma…
hüznün kalan yarısını yudumluyordum.
sıcaktı…
buğulu bir cam kenarıydı
yüzünün yarısını eskizlerde tamamlarken…
yağmur yağıyordu;
sen sırra kadem basmadan az evveldi.
yeminliydi dilim,
di’li geçmiş zamanlarda bıraktığım sevgim,
doğruyordu yüreğimi dilim dilim
ve her bir damlası yağmurun
seni doğuruyordu gözlerimin önünde.
köz oluyordu açılan yaralarıma
söylediğin her bir ince söz…
sessizce
neva makamında şarkılardı biriktirdiğim …
yağmur hızlanıyordu;
sen sırra kadem basmadan az evveldi.
bir tutam sitem bulamıyordum yine
ıslak ellerimle yokladığım ceplerimde…
ki; delikti ceplerim zaten hep
senin için her daim siteme.
yalnızca birkaç kuru gül yaprağı…
her biri özlem kokuyordu ellerine
gecenin en aymaz anına ermişti vakit.
kara bulutlardan göremediğim yıldızların yerine
ince ince sızlayan kalbimden
hatırı sayılır dizeler diziyordum
yine ince ince…
avuçlarımda can çekişen bir kuş/tu aşk
dualar ediyordum ölmesin diye …
yağmur sağanak oluyordu;
sen sırra kadem basmadan az evveldi
yıka / ya / caktı bu yağmur
bendeki ben / d / i
ve sana doğru akıp gelecektim…
ben zaten sende hep “ gelecek ” - tim…
yağmur sulu sepkene dönüyordu;
dönerken gece şafağa…
sen sırra kadem basmadan az evveldi
üşüyordu ellerimde aşk..
izi dizlerimin bağını çözen bir buseden
kan sızıyordu dudaklarıma
ve
saçlarıma a / ş / k düşüyordu…
/ mai /