2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1246
Okunma
gül/yabani
dil-i şinas akşamlarda açıldı
bab-ı esrarın kapısı
kuruldu kurtlar sofrası
çaldı davullar
içildi şaraplar
döküldü dünyaya ait ne varsa
saçıldı günahlar
tabansız gülüşler gölgeledi/fecr-i
kan kokan sofralarda
soytarı bedenler dolanır
mahlukatın divanlarında
çelişkiler sarmış gözdeki ferleri
yüzler atmış, arın astarını
parça pincik namus
satılık insanın kafa kagıdında.
seyr-ü sefer biçilen her sevap
döllenmiş sevdalar dogar geceye
vuk-u bulur muhammedi doğuşlarda
serçe dualar yankılanır semanın gölgesinde
ve hular dolar gökkubbenin çeşm-i siyahlarında
aşagıda merdiven altı,
kaldırım yosması aşklar, volta atar
şehrin az sulu rakı şişenin tadında.
el ele,el olur
el döner söz olur
söz döner yalan olur
yalan döner sen olur
mavili limanların sarhoşluğunda
gittiğin günün sabahında kerte vurdum
cehennem-i acılara
feryat fiğan döş dövdü kurtlar sofrasında
ne çekilmez tesbihler işledim aşkına
sen kaldırım taşlarına verince adını/
yalnızlık
çıkmaz sokaklarda baktım falıma
dönülmez gemilerin dümeninde yol aradım sana
ve bir çığlık attım hicrana
ve bir fidan diktim toprağa/
adı umut
çıkan bir gül goncası/dibinde sen yabani
bırak kırçıl olmuş ellerimi
okşama bedenimi
artık ne benden sana ne senden bana
olmaz gül ile yabani
selçuk bozdağ/2009
5.0
100% (2)