10
Yorum
0
Beğeni
4,8
Puan
3014
Okunma

yorgun ruhum, sandal misali yalpalıyor kendi limanında
tenim küskün kendine, değiştiriyor elbiselerini gözyaşlarımda
dalından düştü son yaprağım, savruluyorum taştan taşa
bir ninni ezgisinde sevdam ,sallanır beşiğinde susar ,ser olmaz...
şehrin sahtelikleri dökülüyor geceye ışıklardan
yıkılıyor karanlıkta sevdalar bir bir
gömülüyor zehirli zakkumun tikenlerinde,evde bekleyen sevgiliye
şarkın ölü bedenleri dans ediyor kaldırımlarda...
elde pahalı bir deri çanta, ayakta yılan derisinden ayakkabı
derisi soyulmuş canlar taşıyan etiketli bedenler kokuyor gece
şeytan sarmalı derin konçerto ezgisinde, vuruyor igneyi kadın kendine
belki de kendinin olmayan tek şeydi, kendine ait olmayan bedeni...
ızdırabım tren seslerinde daha çok artıyor sevgili
güllleri dikmekten, ellerim dikenlerin çiziklerinde kırmızıya boyanıyor
sıcak bir çay kıvamında sohbetim seninle hüzün kokan boğazda
istanbul yedi tepe de yedi kollu ahtapot
dumanı başında bogaz bana bakan sevdalı bir yar...
mühürlü gözlerin altında sorgulanıyorum, geçip giden suratlarda
yağmur sanki sen, sen, sanki yağmur
dövüyorlar ruhumun izbesi silinmiş kuytu yaralarını
kanatıyorlar baş tutan günahlarımı...
kendi gölgelerimin kendi azraili sessiz eftelyam
yüzüm eskir rüzgarda, saçlarım kırlaşır
tenim bir içyanğınıyla büzülür, fotoğraflar silinir
güllerim kurur hazan da gazel olur...sen olmayınca
samarrayı kendine sürgün edinen taçsız gönül hırsızı
kandillerini geceye yak ta yol olayım sana
cebeli tarığı ömür yolum bileyim
ve meltemleri koklarken tenim çoban yıldızının ışığında
sina çölünde nerde kimle nasılsın bilmem ama
ben seni öperken rüzgarda hala seni aldatıyorum kadınsı bedenimde...
selçuk bozdağ/2009 gaziantep
izbe zamanlı, şiir demeti sevdalar çekmecesinden)
5.0
80% (4)
4.0
20% (1)