5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1051
Okunma

kangren solukların çatlattığı dudakları
gömerken tenime
hayalet akşamlarda kaldırıp şarabın en kırmızısını
naralarıma kattığım hüzünlerde boğulurken
bir silüet geçerdi ısssız kaldırımların
ıslak gölgesinin üstünden
çarptığım tokatın bin parça olmuş halini
seyre dalarken aynalarda
bir mazlum vuruluyordu
arka sokaklarda
elinden kayıp giden uçurtmanın
rengine bürünürken gök/yüzü ağlıyordu
çarpıştığı yağmurlardan hınç alırcasına
işte ben
tam o vakit söndürdüm gözümün ferini
kim anlardı bu şairin apansız gidişini?..