Okuduğunuz
şiir
14.5.2007 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
söyle... ne zaman?
işte buna yalnızlık diyorlar/ ve yalnızlık diye... işte buna diyorlar can!
eve gelince yok ya bir karşılayan... hani bir tava/ birkaç yumurta bir parça ekmek ki bayat hani koparmaya çalıştıkça/ tıpkı hayatın/ hem tıpkı aşkların gibi; daha parmaklarının arasındayken ufalanmaya başlayan...
söz yok/ sohbet yok/ anason kokulu bir sevdanın başında demlenmek/ bir çift diz’e koyup başını dinlenmek/ dertlenmek bir omuzda/ ve demsiz diye... bir bardak çay için söylenmek yok! ne diyeyim sende de hak var... akşamını az hasarla savmak için başından.../ üstündeki etikette "pek heyecanlıdır" yazan bir film alırsın iş çıkışında/ da gelmez aklına taze ekmek falan...
işte buna yalnızlık diyorlar/ can!
yok/ öyle buruk- kırık/ hafif hüzün... bu öyle bir şey değil! o hâli yalnız şiirlere has/ belki bir romanda feci bir son/ bir öyküde tüyleri diken diken eden fon geç onları/ dinle bak/ yalnızlık... ciddi ciddi zor/ ben yaşıyorum/ o; koyar postasını daha akşam olmadan büyük bir lokma da/ sanki yutamamışsın bir yük ki kaldırıp atamamışsın/ öyle ağrıtır ve döner sana akşam/ sen... dönmek istedikçe sırtını.
sırıtır/ ki ancak tıkırtıları dinlemeye başlayınca anlarsın; alt katta/ üst katta/ yan dairede olmadı/ sokakta yaşayanların tümünden hasıl olan... duymadın mı/ hem sarmadı mı film? hoşgeldin mozart/ da olmaz işte... nihayetinde bu adam ölü ve utanırsın her akşam her akşam uyandırmaktan!
işte yalnızlık diye buna diyorlar be can!
sabahına sağırdır kulakları/ yalnız olan gecenin hani atlattın ya/ sanma kuş seslerine uyanacağını... çay bardağında dönen kaşığın şıkırtısına hasret sabahlarla dolu bundan sonra sendeki yaşam... ah!.. kolay mı sandın bir çift çorap için tekmelemeyi çekmeceleri/ dün sabahki tekmen yüzünden artık... birbirinin üstüne yığılmış duran.
kahven acı/ şeker neredeydi/ ya aşk?.. buzdolabında olabilir mi/ saçma sakın gidip de açma/ bir de görür/ güler elalem... zaten ömrünün bir kısmı tamamen elem/ bir de rezil olmak var gel etme.../ unutma... inat... bir adamın kendine ettiği en büyük ihanet
hem ben unuttum/ affettim özlüyorum diyorum/ duy! tavam birkaç yumurta için bol bir yanım hep ağrıyor gittiğinden beri dinliyorum/ mutemelen sol... mozart uyusun istiyorum hiç değilse geceleri/ bilirsin film seyretmek de çok hoşuma gitmez bilhassa heyecanlı olunca.../ tek çare işte/ bu kağıt/ bu kalem/ bu ayrılık/ bu yalnızlık da/ inan yoruldum yan yana dizmekten bu heceleri...
işte buna aşk diyorlar ve inan... aşk diye buna diyorlar can!
söyle ne zaman?.. ................................................
JD
Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Daha önce de söylemiştim ama bir kez daha söylemek istiyorum bir can sözcüğü yürekten söylendiği zaman öylesine derin bir etki bırakıyor ki insanda yalnızca insanlarda mı yalnızlıkta bile öylesine zarif öylesine güzel bir duruşu oluyor ki gerçekten harika duygular veriyor insana adeta yaşatıyor.. Kutluyorum günün şiirini ve yazan yüreğini yürekten kutluyorum sevgili Jale sevgiyle ve sevdiklerinle kal her zaman sevgilerimle...
“İşte buna yalnızlık diyorlar” der ve başlar yalnızlığın şiiri… Sonuna da bir can kondurulur; canana söylercesine… Belki de bilmeyene… Yalnızlığı bilmeyen canana… Ki illa kadın mı olmalı canan; canandır kimi zamanda erkek… Kelimelere yüklenen anlamlardır aslında okunası kılan onları… Canan benim can sen… Sana göre canan ben, can sen… Bana göre de canan sen, can ben…
Yalnızlık işlenir her satırına şiirin… Yakınmalar gelir ardı sıra; boş bir tava, kırılmayan birkaç yumurta… Tek başına iken bile tadı olmayanlar… Sonrasında dünden kalma; belki de dünden de dünden kalma bayat bir ekmek… Aradaki tasvire dikkat!
“bir parça ekmek ki bayat hani koparmaya çalıştıkça/ tıpkı hayatın/ hem tıpkı aşkların gibi; daha parmaklarının arasındayken ufalanmaya başlayan...”
Tıpkı hayatın… Tıpkı aşkların gibi… Koparmaya çalıştıkça parmakların arasında ufalanmaya başlayan… İşte yalnızlık böyle bir şeydir der şairimiz… İnsan yalnız iken günübirliktir ekmekler… Ya da sevişmeler… Kendimle giriştiğim…
“söz yok/ sohbet yok/ anason kokulu bir sevdanın başında demlenmek/ bir çift diz'e koyup başını dinlenmek/ dertlenmek bir omuzda…”
“…/ ve demsiz diye... bir bardak çay için söylenmek yok! …”
Ve burada kullanılan ince bir ayrıntıya dikkat çekmek isterim… ‘demsiz diye’den sonra gelen üç nokta dikkatle okunduğunda fark edilecektir ki ‘bir bardak çay için söylenmek yok!”dan sonra gelmesi kuvvetle muhtemel noktalama işaretidir… Ya da beklenendir… İşte burada açığa çıkmakta şairimin yenilikçi tavrı… Yol göstericiliği… Sözüm yok daha fazla…
“ne diyeyim sende de hak var... akşamını az hasarla savmak için başından.../ üstündeki etikette 'pek heyecanlıdır' yazan bir film alırsın iş çıkışında/ da gelmez aklına taze ekmek falan...”
Gelmez aklına taze bir ekmek almak; tıpkı taze bir aşk almak, getirmek gibi bana… Sanırsın ki filmdir istediğim… Hayır, bu sadece senin istediğin… Eş olmak ya da sevgili – fark etmez aslında özde biz kavramındaki öteki kişidir – sadece kendini düşünmek değildir… Kimi zamanda karşındaki düşünülendir… Ben seni, sen beni… Ama en çok da ben seni… Bizi…
“işte buna yalnızlık diyorlar/ can!”
İşte buna yalnızlık diyorlar / can!... Daha fazla söze gerek var mı ki! Ek olarak belki bir şey… Fazlası değil… Her bir yürekte kana bürünen birkaç sözcük…
“yok/ öyle buruk- kırık/ hafif hüzün... bu öyle bir şey değil! o hâli yalnız şiirlere has/ belki bir romanda feci bir son/ bir öyküde tüyleri diken diken eden fon geç onları/…”
Yok, senin anladığın gibi öyle buruk-kırık ya da hafif hüzün değil… Bu öyle bir şey değil… Belki şiirlerde belki de öykülerde rastlarsın öylesine; senin sandığına… Ama gerçek yaşamda bilhassa benim yaşamımda benim dillendirdiğim öyle değil yalnızlık… Yaşamak yetmez yalnızlığı bir de onu yansıtmak dizelere…
“dinle bak/ yalnızlık... ciddi ciddi zor/ ben yaşıyorum”
İşte yine aynı kullanım göze çarpmakta… Yalnızlık, ciddi ciddi zor. Ben yaşıyorum… Sona saklanan üç nokta önceden verilerek bir nevi şaşırtmaca yapılıyor… Hani olur ya filmlerde sonda beklenen en önemli hamle ortalarda verilir… Ha, işte böylesi… Özellikle Hitchcockvarilerde…
“sırıtır/ ki ancak tıkırtıları dinlemeye başlayınca anlarsın; alt katta/ üst katta/ yan dairede olmadı/ sokakta yaşayanların tümünden hasıl olan...”
Sırıtır yalnızlık içine sinen… Etrafına kayıtsız kalamadığın anlarda anlarsın yalnızlığının sevindiğini; yüreğinde bulduğunda kimsesizliğini… Tıpkı senin, onun ya da bir başkasının hissettiği…
“…duymadın mı/ hem sarmadı mı film? hoşgeldin mozart/ da olmaz işte... nihayetinde bu adam ölü ve utanırsın her akşam her akşam uyandırmaktan!”
Seni çepeçevre sarmalayanı duymak can’la izlenen filmin sarmaması ile peydahlanır karanlığına içini kaplayan… Eh, geldi gayrı beni anlayanı her gece yeniden diriltmeler… Ki her gece de utanır oldu insan… Lacrimosa’sını çaldırmaktan onun… Yüksek sesle ölüm sessizliğinde kulaklarında çınlatmak…
“işte yalnızlık diye buna diyorlar be can!”
… (‘Daha fazla söze gerek var mı ki!’ sözüne istinaden üç nokta uygun görülmüştür…)
“…hasret sabahlarla dolu bundan sonra sendeki yaşam... ah! ..”
Ve işte yüreğimize işlenen şairin ah’ı alır gözlerimize dökülen yaşların önündeki engeli… Ah… Ah… Ah…
“kolay mı sandın bir çift çorap için tekmelemeyi çekmeceleri/ dün sabahki tekmen yüzünden artık... birbirinin üstüne yığılmış duran.”
Ciddi bir şiirsellik dizelere kaynatılan… Bir sonraki dizesinde nelerin geldiğini tahminlemeyi zorlaştıran bir söz dizilimi… Ve zorlaştırırken tahminlemeyi aynı zamanda da damakta yeni yenilmiş olgun bir meyve tadı bırakmakta bu dizeler…
“kahven acı/ şeker neredeydi/ ya aşk? ..”
Hicivli bir dize şiirde satırlar arasına sıkıştırılan… Ya sonrası!..
“buzdolabında olabilir mi …”
“unutma... inat... bir adamın kendine ettiği en büyük ihanet”
İşte al sana bir nasihat… İnattır en büyük ihanet bir adamın kendine ettiği… Ki sadece kendine mi?.. Tartışılır…
“hem ben unuttum/ affettim özlüyorum diyorum/ duy! tavam birkaç yumurta için bol bir yanım hep ağrıyor gittiğinden beri dinliyorum/ mutemelen sol... mozart uyusun istiyorum hiç değilse geceleri/ bilirsin film seyretmek de çok hoşuma gitmez bilhassa heyecanlı olunca.../ tek çare işte/ bu kağıt/ bu kalem/ bu ayrılık/ bu yalnızlık da/ inan yoruldum yan yana dizmekten bu heceleri...
Şiirin son nefesleri elbette hâkim olmalı bütüne… Hani olur ya son nefesine tüm bir geçmişini sığdıran bir yaşlı; ölüme beş kala sıralar bütün ahlarını, bütün günahlarını af dilediği… İşte böyle bir şey bu son dizeler… Öylesine masum… Öylesine içten… Öylesine olgun… Yaşanılanlar ve artık istenilenlerin dile getirilmesi ki isteme özürlülüğünü yıkmaya çalışan bir birey göze çarpmakta dizelerde… Yoruldum… Yalnızlıktan mı; yazmaktan mı yoksa tüm bunlara sebep olan seni istemememden mi?
Ve çalakalem değil de oturarak alınmış kaleme bir şiirin sonu elbette son noktayı koymamalı; bizlere bırakmalıydı ya da can’a… Aşk diyorlar buna… Ve işte buna aşk diyorlar can… Sen söyle; ne zaman?..
“işte buna aşk diyorlar ve inan... aşk diye buna diyorlar can!
söyle ne zaman? ..”
Son noktaya düşülen son bir soru perdeyi kapamakta… İlk satırından itibaren kaleme alınandı aslında ‘söyle ne zaman?’ sorusuna verilecek cevap… Her bir satır arasına gizlenendi… Cevap… Bunları bulmak ise elbette okuyucuya kalmakta… Ortaya çıkarılır veyahut çıkarılmaz ama en azından denemektir aslolan…
Sevgili Jale Demirdöğen öyle tahmin ediyorum ki her bir dizede seni bulmak isteyecektir okuyucuyu… Belki de kendini… Seni bulacağından emin olmakla birlikte okuyucunun da kendinden bir şeyler bulacağını düşündüğüm satır araları olduğunu görüyorum… Bu yer yer yeni kullanımları da, birbirinden güzel tasvir ve ifadeleri de kullandığın şiirin için seni tebrik ederim…
Serkan Canbolat tarafından 5/17/2007 1:05:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
kahven acı/ şeker neredeydi/ ya aşk?.. buzdolabında olabilir mi/ saçma sakın gidip de açma/ bir de görür/ güler elalem... zaten ömrünün bir kısmı tamamen elem/ bir de rezil olmak var gel etme.../ unutma... inat... bir adamın kendine ettiği en büyük ihanet işte buna aşk diyorlar ve inan... aşk diye buna diyorlar can!
söyle ne zaman?.. ................................................
Güzel bir hüzün şiiri,ama gereksiz iklemeler kullanılmış ve dizeler arasındaki işaretler olmamalı gibi geldi bana...Daha çok tat alabilirdim gözlerimi yormasaydı noktalamalar...Yine de beğendim.Tebrikler
sevgili Jale, inşallah bu şiirini de senin o güzel yorumundan dinleme imkanı bulurum. seni okumak beni müthiş etkiliyor. ama duygularını senin sesinden dinlemek bambaşka bir ürperti. ne denir ki... sen şiire can veriyorsun. yüreğine sağlık arkadaşım. sevgim seninle
gözleri büyülü akşamlarımız da oldu bir bir gelip geçti uzak bekleyişler sonra zaman hep alıp götürürdü bizi oysa biz hep şimdilerde kalandık... hani biri, ellerini verse hani bir büyümesi olacaktı gözbebeğinin...................
tbrkler kyrie.. bende kalabalığın içinde yalnız olanlardanım.. en kötüsüde bu bence.. insanın kimyasını bozuyor.. elinde elmas bir kalem var sanki..bir gün başına taç olacak.. yanındayız.. yanımızda olduğun gibi...
değil işte değil, sandığın kadar yalnızlık pembe değil, aklını yoruyorsan benim için... utanmam sevdamdan işte bak özlüyorum için için, çok bekletme can gel bizim için..
değişik bir yalnızlık tanımı.. ona dair küçük ayrıntılar çok iyi yakalanmış ve dillendirilmiş.. o nedenle hemen sahiplendim şiiri.. bir de aşk görününce tünelin ucunda.. şiir umuttur.. aşkın yalnızlığında da gizlidir.. bir solukta okudum ve daha sonra bir defa daha.. tekrar tekrar..
Okudukça sanki benim içim döküldü. Çok güzeldi. Tebrik ederim
Çok uzun şiirimden bir parçada ben ekliyorum Umarım kabül görürsünüz.
Mermer tezgahın üstünde Akşamdan kalan bulaşıklar yalnız Ateşin üstünde çaydanlık kızmış Ağzından buharlı sular fışkırıyor yalnız Rafadan olsun diye koyduğum yumurta da ............Debeleniyor tastın içinde yalnız Çayın altını söndürdüm, yumurtayı indirdim Durmuyorum oturmuyorum ......Sanki önemli bir görevin peşindeyim yalnız Terasa çıkıyorum kahvaltı masamı kuruyorum Güneş vuruyor, komşular camdan bakıyor O önemli görevi yerine getiriyorum Çay yarım kalıyor .................... Yumurtayı yiyorum yalnız
Sabahıma ilk düşen şiir ve iyi ki bu şiir olmuş.Oldukça etkili ve sırılsıklam yapabiliyor yüzümü. Yok böyle bir yalnızlık anlatımı gidenin ardından, Hala sevgisinden "can" demek gidene Lanet okumadan, nefret etmeden anlatmak satır satır Çok güzel işlenmiş kelimeler. Tek eksiği buna gerçekten bir bayan sesi lâzım. N e f i s t i Tam puanımla listeme alırım bu şiiri.gece kutlamaya gelirim.;)
Sevgili Jale; Öylesine güzel bir yalnızlık tasviri ki muhteşem ancak bir şey var ki çok sevdiğim hele hele bir de yürekten söylendiğinde insanın içine işleyen iliklerine kadar titreten bir sözcük var ki hani o can demek ben işte o sözcüğün arkasında öyle güzel bir sevgi öyle güzel bir sevda ve öyle güzel bir yürek gördüm ki hani dizelerde sormuş konuşmuş haykırmış adeta işte buna yalnızlık diyorlar be can diye ama bu çığlıkların arkasında koskoca bir sevda gizlenmiş gizlenmiş ifadesi belki yanlış gizlenmekten öte ben buradayım diyor da dizelerde yalnızlığa isyan,sitem aslında yokluğunda tatsız tuzsuz bir çorbaya benzeyen yaşamın sevdayla aşkla anlam kazanmasını ifade ediyor ve diliyor bunu yürekten... Yüreğine sağlık sevgiyle ve sevdiklerinle kal her zaman çok güzeldi harika dizelerdi.. Sevgilerimle...
giden can lara mı yazıldı bu şiir bilmiyorum ama .. ben giden can ıma .. ve kalan yalnız ben e ithaf etmek istiyorum şair in müsadesi olursa.. tam puanımla tbrkler.. bundan sonra hiç bir şair e tam puan yok benden..senden başka... tam puan sensin sensin kyrie.. ağlattın beni..
deli mavim tarafından 5/14/2007 2:50:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.