10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1866
Okunma

kendi içinde yasaklı kalmış gece
çığlığın ilmine ermiş
derviş kapısıdır sese
söz ol ki bana
duysun dünya…
dilsiz
ve iki yüzlü aşk yalanları işitir kulaklarım
toparlayıp da sesini
dilimde acılaşır
adında ki her şey gibi teksesli
dünlerden düşlere
gerçeği biraz daha kaybederken
hangi ses boğardı hatıralarımı
hatırlamıyorum ama
bir kenara yazmıştım tüm günahlarımı
tek tek silsem
susmuşluğunun ruju ile
öptüğünü hayal edercesine
durmadan çarptığım bir sokak duvarı gibi dururdun
uykusu çalınmış çekingen sabahlarıma
tinimdeki çoğul hasreti kucaklarken
arzulara kötürüm umutlar dizilirdi
ne zaman sussan
dudaklarımda beni tutan bir şeyler var
söyleyeceklerim kaçınılmaz ve ebedi
-seni seviyorum-
belki de kendi dilimde söylemeliyim
bıkıp usanmadan
büyük zaferlerin ardında kalan
bir büyük cinnet gibi sessizliğin
zamansız ayrılığın rahminde büyütürken aşk’ı
kendi çığlığında okuyor duasını
biliyorum bu gece yapışacak gırtlağıma
bir sondan arta kalan tüm gıybet kırıntılarını da alarak
üzerinde zafiyetinin zerafeti
ve gittiğin gerçeği ile yüzleşircesine
gece
dinlediğim eski bir şarkı gibi çalıyor
sensizliği yitirdiğim mazide
çınlayan kulaklarıma
...sustukça
çözülüp yığılmış kalbimde
bir yarayı örter gibisin o an
sen de örtersin üzerine
kelimelerimden bir hazan
vardiyanı doldurana kadar…