5
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2684
Okunma

....
Yorulduk, dinlenelim
Aşk’a mola
Ama sadece bir ’es’ kadar
Ve sen hep gül emi !
Gül ki güller açsın gül yüzünde
....
İki vişne ağacı arasında
Kaldırım şımarığı üç beş tabure
İki kadının eteğinde elalem
Yoldan geçen bahtsız
Yürüyüşünde kesin var bir terane
Kapı önünde
Sabahın ilk ışıklarıyla başlar bu serüven
Sokak ağzından muhabbetler gün boyu
Havalar iyi sular iyi
Çay sefaları derken
Artık geldi avlanmanın vakti
Ve köşe başında bir kız göründü
Başı eğik gözleri mağrur
Oynak parke taşlarına ağır ağır basarak yürürken
Farkında değil ama
Az sonra
Kire bulanacak dört dudakta
Şaşkındı gözleri
Ok gibi fırlatılan dik bakışlara maruz kalırken
Ürküp gölgesinden
Kaçar adım terk etti sokağı
Ardında ne çok kelam bıraktığını bilmeden
Baktı iki kadın birbirine cin ifadelerle
Sonra döküldü leş kelimeler
Gidenin önce şeceresi belirlendi
Soruldu
Kimdi, kimlerdendi
Bu saatte burada işi neydi
Ve başladı sorgulamalar
Kaşına gözüne, eteğine perçemine bulundu bahaneler
Ardından okkalı bir kahkaha iliştirildi dile
Ayakları çarpıktı kızın gözleri ise şehla
Bir de üstüne olmayan aşk günahı eklendi
Mahallede def çalındı tüm kadınlar eğlendi
Adı çıktı bir kere
Ne yaparsan yap silinmez ruhundan
Bir gün o kadınlardan biri yemeği yakıp
Yiyince dayağı kocasından
Kaldırım üstü öksüz kaldı
Görünmeyince pencere önünde dahi
Dostum sandığı diğer kadın
Başka bir kapı önünde
Yeni bulduğu bir taburede
Yaşananlar ve yaşam üstü söylemleriyle
Onu anlattı bilmeyenlere…
Bu serüven bitmez
Anlamadık nasıl bir çelişkidir
Sokuşturulmuş her yere
Kimi zaman kahvede kimi zaman caddede
Dedikodu
Kapıdan kovduk evlerimize girmesin diye
Buna rağmen bacadan hooppp içerde…
Yavuz Süleyman OĞUZ
5.0
100% (5)