4
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1754
Okunma

-hayır öyle bitmedi bu masal
sen yoktun seyyahın veda anında-
hatta ‘bir varmış’ demeden daldı ...
bir yokmuş o zaman
parmak hesabıymış yalnızlıklar
renk dahi yokmuş orada
karakalem tablolar...
sen yoktun...öyle dedi
müstakil seyyahın son sözleriydi
bayağı değildi bu masalın nihayeti
evvel zaman içindeydi de kalbur...
kambur bir hamalın omuzlarındaydı
şehirlerde gece karası sessizlikler kol gezerdi
yüreği yamalı bir hamal vardı
sırtı kambur...urganı fersude
yolda kalmış sözlere dil olurdu
ellerde güller solardı...
bereketsizlik boy gösterirdi
kambur, dünyanın yükünü çekerdi
-ha gayret- diye diye
bir çatırdı kopardı belinden
şehri enkaza çevirircesine
ama uyku ağır basardı terazide
hamal susardı...
sen sustun...evet sustun
ikrara teşebbüstü bu seninki
baştan razı olmak lazım masalın sonuna
sokak aralarında eşkiyalar gezerdi
dillerinde nara...
sen sus’tun
kambur hamalın iniltisi yayıldı etrafa
bastırırcasına naraları
takati kalmamıştı belli
-öyle dedi seyyah ,kızma bana-
paçavralara bürünmüş
elleri nasır yumağı...
hiçbir şefkat isabet etmemiş avuçlarına
ince bir dokunuş...
tomurcuklara güz gelmiş bağında
gözleri gam torbası olmuş
kirli sakalları ıslanmış
dar sokaklara yağdıkça yağmur
yükü taşınmaz olmuş
-iyi dinle sen yoktun seyyahın bağrında-
yağmur değmiş esrarengiz yükü...
direnememiş yerin sarılışına
urganı kopmuş
torbası delinmiş
nasırları azmış
ıslak kaldırım taşlarına dağılmış
gözyaşlarında boğulurcasına
bir sevda dökülmüş...
sevdalı hamalın son yüküymüş...
öyle dedi seyyah- sen yoktun-
-bir yokmuş-
hiç varmış...kızma bana
zira;
öyle dedi seyyah
5.0
100% (2)