21
Yorum
1
Beğeni
4,9
Puan
1973
Okunma

Bir y/az hikâyesi;
babamın gidişiydi yokluk
yorgunluk annemdi biraz
göğsümün tam da ortasında
nefesimde ağırlaşan hayat…
çatısında havai bulutlar gezen
yıldızları kayan gökyüzünde dilekti umutlar
karpuzdan fenerlerle yüzümüzde ışıldayan
kocaman şehirdik kalabalıktık bir zamanlar
iki küçük alyanstı bağlılık yıllar öncesinden
ve hiç eskimeyen
bahçesinde akşam sefaları açan…
gözlerimde parlayan neşe
çocukluk armağanıydı
beş taşa bıraktığımız kahkahalarda
...
yağmurlar çoğalalı parklarda
oniki yaşımı sakladığım salıncaklardandır
dilimdeki ki pas!
körebeli günlerden kaldı
kirpiklerimdeki beyaz bağ
çözmeye cesaret edemediğim karanlık
ve oyun oynamayı bıraktığım yarınlar.
saymazsak gizli kaçamakları
bezden bebeklere saklamasaydım grileri
hiç uzamazdı kadın saçlarım
tutunamazdı kaderin örgülerine
buruk bir şarkıda yanmasaydı yürek
nereden öğrenirdik yoksa insan olmayı…
ne vakit gün ağarsa güneşe uyar yüzüm
arsız yazlı tenim yeniden giyinir kuşanır
sokaklara sevmek için çıkar çocuk adımlarım
rüzgâra bırakıp sonbahar saçlarımı
bir yaz hikâyesi yazar parmaklarım
alıngan sıcaklarda ısınır güzlü başım…
ve;
gümüş bir kolye taşıyorsa
deniz yanımı
çıpasını çok uzaklara attığım
zamana bağladığım mavi kurdeledir anılar
terli alnımda taşıdığım.
saatleri yeniden kurmaksa yaşamak
yeni denizlere
yeniden yelken açar kollarım…
5.0
89% (8)
4.0
11% (1)