3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1646
Okunma
Takvimler nisanı gösteriyorsa mevsim bahardır
Artık yağmurlar yağar şehrin üzerine
Çocuklar bahar kuşlarını selamlar
Bense gelirim uzun yolculuklardan
Mağaralarımdan acılarımdan
Ellerimde karanfiller kır çiçekleri
Sevdakar bir yüz olup çıkarım karşına
Hadi gel sevgilim
Eski sözler bulalım kitaplardan
Toprağı öperek
Suyun hasretini anlayalım
Düşler biriktirelim bulutlara yıldızlara bakıp
Çocukluk oyunlarımızı oynayalım
İşte çocukluğumuzun bahçesindeki
İğde kokusu ayva tüyü
Nar taneleri
Rüzgârda baygın iniltisi yamaçların
Senin ağlayan yüzün
Benim seni tutan ellerim
Derken bir serinlik çöker saçlarımıza rüzgârdan
Bizi bekleyen alanlara
Düşlerimize yarınlar
Haydi biz bir bahar bulup
Girelim koynuna
Zalim titremelere
Şüphelere ve hainliklere inat
Aynalara değil mavi sulara bakalım
Harlı bir ateş yakalım yüreğimizde
Deniz diyelim çılgınlığı deneyip
Girelim içine
İnciler inciler bulmak için
Ben seni bekledim
Bütün trenler otobüsler seni getirdi bana
Ey çocukları sevip
Çiçekleri gökyüzünde taşıyan dost
Artık bu şehir sen oluyor
Yeni bir tarihi başlatıyorsun içimde
Ben lekesiz bir suya tutuyorum avuçlarımı
Seni buluyor
Buldukça unutuyorum yüzümü
Takvimlerin bütün yaprakları koparken şimdi
Sesin karışıyor vadilerin rengine
Yüzyıllık sesin
Örneğin bir ağacın altında duruyor
Yorumlar yapıyoruz
Sen masumluğunu savunup
Yaşlı bir ağacın tarihinden kelimeler okuyarak
Yeni bir tanım getiriyorsun
İnsan olmaya
İnsan kalmaya
Haydi biz şimdi dağlara gidelim
Vadilere
Atları görüp heyecanlanarak
Koyunlardan bereket sağalım
Bütün kır çiçeklerinin
Karanfillerin menekşelerin hüznüne
Ve sevincine kaptırarak kendimizi
Aşk deyip bu sağanakta ıslanalım
Sevdamızı anlatalım şehir kızlarına
Diyelim ki ey toprağın bereketi kızlar
Yüreğinize sevda yaraşır
Gökyüzüne yıldızlar
Sonra tekrar sen girmelisin şehrin kalbine
Öldüren değil dirilten bir hançer gibi
Mustafa ÖZÇELİK