7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1560
Okunma

Sana gebe akşamların içinden
Karanlığın ben halini topluyorum
Beyaz bir lale düşüyor yanıbaşıma
Kan kızılı bir güle dokunuyor parmaklarım
Acıyorum...
Agora kılığında bahçelerden geçiyorum sessizce
Çiğ damlalarıyla bezenmiş saçlarına
Dokunup da ölmemek mümkün mü
Dalgaların oynaştığı kumsallarda
Yosun yeşili bakışların çıkıyor karşıma
Yıldızlar dökülüyor isyanla avuçlarıma
Ağlıyorum
Aklımın zarfına yapıştırıyorum
Zamanı geçmiş bir pulu
Bila sokakta aranırken mülteci uykularımı
Işığı söndürülmüş bir oda, gelip duruyor karşıma
Kahretsin
Özlediğim şimdi başka kollarda
Anılar küskün yine
Anla...
Başım ellerimin arasında
Zor zaptediyorum yolmamak için saçlarımı
Nedendi gidişin diye soramıyorum
Biliyorum ki mecburiyetti bizimki
Sen doğuruyor tüm sayfalar
Geçmişten bugüne
Yarınsız bir ömrün orucunu tutuyorum yine
Sahuru olmayan şafakların ortasında
Elimin tersiyle iterken iftar saatlerini
Dilim damağıma yapışmış
Sana susuyor tüm hücrelerim
Biliyorum ki
Bu bir ölüm orucu
Hiç bir şey kesmiyor beni
Ya sen öleceksin diyorsun
Ya içinde sakladığın
Herşeye eyvallah da
İçimde sadece sen varsın
Kıyamıyorum...
Eylül GÖKDEMİR/01.05.2009