19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2211
Okunma

ne merhemler sürmüştü
tek bir yanık iz bile kalmasın diye
oysa sürseydi bir çift söz
“seni seviyorum” diye
bağlamayacaktı kabuk bağını
dağlamayacaktı aşk
yanmış hayatı
bir lotusun yapraklarında başlıyor güneş doğmaya
mekânsız bir cinneti ağırlar gibi
korkunun gerekli bir anı komplo kuruyor düşlere
daha düşmemişken çarklının dişlerine
kırmızıya dönüşmüş hayatlar geçiyor kuş sürüleri ile
özgürlüğü verilmiş
kanatları alınmış
kör gözlere
kendine bakmakla eş değer bilen ayna
sırrı kayıp kentler kadar eskitiyor geçmişi
dünyanın özünde yatan gerçeği
hiç gibi silerek
gizini taşın sabrında unutan
kullar çizerek
kederi ile ortak bir yazgıdır
satılmaya değer bulunan gurur
tevekkülü borç bilip
dolduruyor alacaklı defterini
her sayfasında yanlış hayatların
yanık izi
umudu bebek gibi emziren
rehin alır göz bebeklerini
kuşkulu ayrılıklarla büyütür
sonra ve öncesiz olarak sevmek için
hep başka biri olmak için
aynı dilde ekşimiş hasreti kucaklayan kalp
ihaneti değil
öğrendikçe susmayı
ayrıntıları bekletir
o doyumsuz nefretin tespih tanesi büyüklüğünde
aşk’ın keskin kırbacı vurgulanıyor
çoğalıyor bir sıvının içinde
çizdiği yol haritası tende
nehir kollu yalnızlık çağlıyor
kesikler
tamamladıkça kabûlümü
sesimde yetim sevdaları yalın bir bıçak
kaç kez daha böler ki
tam ortasından yarım cümleleri
her aşk yanmış hayatların
yanık izi…