12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2239
Okunma

İçinde sevda taşıyan nisan yağmurları çoğaltsa gölleri
avuçlarında kalsa zaman
ne çıkar!
oysa;
ne kum
ne sel
kalır yerinde akmadan...
kapandığında acının şemsiyesi
şehirler kendini yıkarsa hüzünden yana
ne çok güneşlenir yüreğin kuytu taraçası
martılar taşınırsa çatıya bulut beyazından
gelincik düşler allanıp pullanırsa utançla
baharı zaman giydirdiğinde çiçekli basmadan
patika bir yola çıkınca heyecan
karşılasa b/izi
işte o an;
şen yaylalardır yüreğin yeşeren sevinci!
ve özlemek eski bir alışkanlıktır sevgili
kendine benzer bezenir
ağaçlar aşka boyanınca
tutup kaldırırsa bahar dansa
düşe geldiğin zaman durursa an
kırlar gülümsemelerini bırakır avuçlarımıza
rüzgâr ayak izlerini getirir de
içimin patikasına çıkar
her ara sokak...
beklemekle bitmez söz hikâyesi
bitmez beyaza yalvarması kalemin
ve denizli bir şehre düşünce ellerin
mavi kollarında bir dalga boyudur sarılmak
dudağına ağları atıp yakalasam gülüşlerini
mercan kayalarına benzer göz imlerimiz...
ne acı
yol gezgini
sensiz bahara çıkmak
oyalamak tuzlu denizi düş yakamozlarıyla
ve bilirim ki bizim geçtiğimiz yol
söz hikâyesidir
geçmişten geleceğe
kendine tanıdık
kendine sevdalı...
her yolculuk; kendine yolcu, aşka azık...