12
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1574
Okunma

keşke beni sana tanrı gönderseydi
belki o zaman ilk emir
hak ettiği değeri bulurdu
kalbinde…
giriş
her söz kendini yazar mesel
bir gelip bir gidiyorsun ya
işte o hep masal
gelişme
ah be güzelim
kaç dile çevirdim seni bir bilsen
bağırdıkça gerçeği
yüksek sesle gelirdi yankın
mum kokulu düşlerin damlardı geceye
inilmesi güç bir merdivendi yalnızlığın
nerene tutsam alevi
orada bir sema
sema da ay
ay’ı da aldın ya koynuna
yıldızı da
sanki sen isteyince kayacak her dilek
kim bilir kimin rüyasına
heyula gibi kayaydı sevi
kim geldiyse kıpırdatamadı yerinden
çevresinden dolanmayı akıl eden fani
bilmezdi ki
aşk’tır diyeti
/ödedi mi
.
.
.
hem de üstü kalsın dedi/
ana avrat düz gitti
dere tepe seyretti
efkâr ile hasbıhâl eden kaderi
rakı masasına buyur etti
“huu erenler
vardınız huzuruma
hele bir deyin bakalım
kimdir sizden daha fena”
efkâr aldı kaderi alnına
bir gömleği vardır her hayatın
bir de hırkası
ya giyersin ateşten olanı
ya da hak’tan olanı
bilmezdi ki
aşk’tır ikisi
/giydi mi
.
.
.
hem de tam bana göre dedi/
hayatın gölgesinde duraklayanlar kuyusundan içti
kana kana
yana yana
ohh dedikçe içi
bilmem hangi göz yaşında tuz
mahremini yitirdi
içinde ki geçide açılan çöle vardığında
aşk’ın binlerce tarifi
serap oldu
gerçek oldu
hakikat oldu
hamdı
hiç oldu
oldu da ne oldu
çok seven erkekler kumpanyasında
soytarı oldu
başlıyor başlıyor başlıyor
ahh ne de güzel ağlıyor
değil mi ki hayat bir sahne
yaşamak da komedya
ölmek de
bilmezdi ki
aşk’tır ikisi
/oynadı mı
.
.
.
hem oynarım hem ağlarım dedi/
sonuç
akşama adını yazdıran sûkut
altın sarısı bir boşluğu öpüyor
kavuşmaların
esamesi okunmuyor
yeniden yazılması gereken aşk
hiçbir duadan ibret almadan gidiyor
ne yol sorabilirsiniz
ne de yordam
oysa aşk bilmezdi ki
kim severse onun hakkı…