SESKonuşsak sesimiz bize dönüyor Toprak altındayız sanki Mevsimler hep kış Umutla baksak da gökyüzüne Bir haber yok güneşten bize Bir haber yok kuşlardan karıncalardan Ölmüş dedemiz bize gelmiyor artık Çeşmeler kuru çiçekler solmuş Güzel olan neydi eskiden Rüzgârda yuvarlanan taşlar mı Ya saçlarımız hangi yağmurda ıslanırdı Bahar diye çığlık çığlığa Yürüdüğümüz yollarda Gözler ki yeşil yoncalar arasında Gülümseyecek bir çekirge arar Rüzgâr alıp gitmiş hâtırasını Tozda toprakta kaybolmuş yolcu Bir yudum su yaslanacak bir taş Ev yıkıldı talan oldu bağ bahçe Vitrinler çıldırmış Bir köşe başında ellerini açmış Acının ve ağlamanın anıtı Merhamet yahut bir tebessüm gizlice Dağları küstüren adamlardan kaçıp Yüreğimize sığınan bir çocuk Adımların nereye doğru hey yolcu Bereketli meyveler hangi dallarda MUSTAFA ÖZÇELİK YOLCU Hafif bir söze dönüşüyor toprak Varlığım âşikâr bir gölgeye Gözlerini kapatan yeryüzü Hep böyle yorgun bir akşam Batıya açılan sonsuz pencere Ölüler yalnız başlıyor sabaha Kör bir kuyudan çıkan suçlarıyla Bir şafağın önünde durup Kadere ve hesaba boyun eğen Dönerek kendini çağıran bakışa Âh dünya mevsimi soğuk bahçe Beni yakıp yanıltan keskin arzu Dokunduğum bulut içtiğim su Ne kaldı şimdi senden bana Beni ölüme teslim eden yolcu Yıkılan köprü kuruyan ırmak Beni kalbimden vuran hançer Tutabilsem seni âh ellerin kan Öyle bir ateş saldın ki yeryüzüne Bir uğultuda kayboluverdi akşam MUSTAFA ÖZÇELİK |