0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
676
Okunma
Konuşsak sesimiz bize dönüyor
Toprak altındayız sanki
Mevsimler hep kış
Umutla baksak da gökyüzüne
Bir haber yok güneşten bize
Bir haber yok kuşlardan karıncalardan
Ölmüş dedemiz bize gelmiyor artık
Çeşmeler kuru çiçekler solmuş
Güzel olan neydi eskiden
Rüzgârda yuvarlanan taşlar mı
Ya saçlarımız hangi yağmurda ıslanırdı
Bahar diye çığlık çığlığa
Yürüdüğümüz yollarda
Gözler ki yeşil yoncalar arasında
Gülümseyecek bir çekirge arar
Rüzgâr alıp gitmiş hâtırasını
Tozda toprakta kaybolmuş yolcu
Bir yudum su yaslanacak bir taş
Ev yıkıldı talan oldu bağ bahçe
Vitrinler çıldırmış
Bir köşe başında ellerini açmış
Acının ve ağlamanın anıtı
Merhamet yahut bir tebessüm gizlice
Dağları küstüren adamlardan kaçıp
Yüreğimize sığınan bir çocuk
Adımların nereye doğru hey yolcu
Bereketli meyveler hangi dallarda
MUSTAFA ÖZÇELİK
YOLCU
Hafif bir söze dönüşüyor toprak
Varlığım âşikâr bir gölgeye
Gözlerini kapatan yeryüzü
Hep böyle yorgun bir akşam
Batıya açılan sonsuz pencere
Ölüler yalnız başlıyor sabaha
Kör bir kuyudan çıkan suçlarıyla
Bir şafağın önünde durup
Kadere ve hesaba boyun eğen
Dönerek kendini çağıran bakışa
Âh dünya mevsimi soğuk bahçe
Beni yakıp yanıltan keskin arzu
Dokunduğum bulut içtiğim su
Ne kaldı şimdi senden bana
Beni ölüme teslim eden yolcu
Yıkılan köprü kuruyan ırmak
Beni kalbimden vuran hançer
Tutabilsem seni âh ellerin kan
Öyle bir ateş saldın ki yeryüzüne
Bir uğultuda kayboluverdi akşam
MUSTAFA ÖZÇELİK