10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2630
Okunma
Yurdum benim yaralı yurdum
Nöbeti hiç dinmeyen saralı yurdum...
Esmer yüzlü bir çocuğun iri zeytin tanesi gözlerinin içinde
Yoksullukla sıvanmış nemli duvarlar gördüm.
Kahrettim,
Küfrettim,
Korktum çocuk gözlerinden
Terkettim.
Niyet ettim Allah rızası için son paramla kağıt mendil almaya...
Yollara vurdum,
Kentler çürüttüm içimde.
Her bir kentin çürümüş kokusu sindi,
Ruhumun dar sokaklarına.
Gidecek yer kalmadı yolun sonu işte tam burası.
Direncimi açlığın kayalarına hırsla vurduğum,
Acılarını harmanlayıp kahrından kudurduğum,
Genç ölümler diyarı
Direncin yadigarı
Yaralı yurdum,
Nöbeti hiç dinmeyen saralı yurdum...
İntihara meyilli, ondördünde kız çocukları,
Ay yüzlü kara gözlü yasak bakışlı,
Gönlü keder nakışlı
Ömrü zemheri kışlı.
Kudurmuş mezatçıların tezgahında pazar malı,
Başlık parası, tarla dönümü, davar sayısı.
Kara kirli ellerde üzüm tanesi gibi ezilen,
Kanserli bir geleneğin ipine boncuk gibi dizilen,
Ömrü boynuna sarı parlak zincir olup dolanan
Korkulu gözleri tutulmuş diliyle kız çocukları.
Ederi beşibiyerde
Bedeni bir yerde
Düşü bir yerde,
Ak gelinlik giydirilmiş kara bahtlı çocukların üstüne.
Yurdum, yaralı yurdum
Allı morlu dağlar gibi isyanı sıralı yurdum.
Ahhh ölümler...
Çocuk çocuk,
Genç genç,
Yol kazası, iş kazası
Ve
Bilmem hangi uzak kentin hangi yitik kazasında
Ömrü bahardan kopar onbeşinde bir kızın,
Sebep namus belası,
Töre cezası.
Saçları gönlünden kara Meryem’i, Güldünya’sı
Katline kardeşi koşmuş ak pak etmiş namusu
Demiş "haysiyetim mühim yüzüme yüz çevirip gülmesin el dünyası"
Kim tutsun şimdi yası?
Haraç mezat satılırken çıkmadığından sesi,
Ondan daha talihliymiş anası.
Yurdum, yaralı yurdum
Kalbimi kayalarına vurdum
Parçaladım döndüm durdum
Yaşayan yoksulların geniş mezarı
Havası suyu hürriyeti paralı yurdum
Nöbeti hiç dinmeyen saralı yurdum...
Kahvehane masasında sararmış kağıtlarda
Demlenir veresiye çay borçları.
İş bekleyen kavruk yüzlü gençlerin her biri
Kum taşır, tuğla taşır, kürek taşır,
O diyar bu diyar özlemli bir yürek taşır.
Bekleşir gün akşama dek
Kazanırsa yövmiyesi çay borcuna, yemek borcuna
Ömrünü katık eder yüksek yapıların harcına...
Yurdum benim, yaralı yurdum
Kadınları ağıtlı bahtı karalı yurdum...
Söğüt dalı gibi narin iken
Bedeni ışıklı şehirlerin arka sokaklarında kâr getiren
Acılarının başında ağıt yakıp oturan
Ruhu çoktan mefta olmuş eti canlı
Afyon’lu mu? Sivas’lı mı? belki de Erzincan’lı
Gün be gün çürüyen insanlığın
Sofrasına meze olmuş kadınların
Nereli yurdum...
Gövdesi kan köpüklü
Bol ağıtlı bol analı
Uzak hastaneleri, uzak okulu, çamurlu yolu
Ağrılı sancılı dermansız beli kolu
Kahırı dağlar eriten analarla dolu...
Yurdum benim karalı yurdum
Aydınlığın açlığında kıvılcımlar arayan
"Elbet dönecek yazgı" deyip sabır devşiren yaralı yurdum.
.........
Günebakan çiçeğimsin gönlüm sana yar,
Zulmün arsız sarmaşığı sarsa da dallarını
Yine de yiğit sevdalara
En güzel diyar.
Yurdum benim
Yaralı yurdum
Esmer yüzlü çocukların iri zeytin tanesi o kara gözlerinden,
Akacak ışıl ışıl özgürlüğün ırmağı
Direncine kadim, sevdasına pek
Yürüyecek genç kızların ve yiğit erkeklerin, gözüpek,
Dinecek elbet birgün nöbetlerin,
Saralı yurdum...
Barış Çelimli