2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1734
Okunma
yürüyordu kadın
belki bir babaanne
belki de bir anneanne
nine mi nine
az bir şey kalmıştı kadınlıgından
yaşamın olmuştu kendisi
gögüsleri yere dogru uzamıştı
fırın pidesi
osmanlı mı osmanlı
ve yıllar
saçlarında yuvalamış aklanarak
zordur çözmesi
elinde baston
vuruyordu yere hırsını
gözlerinden birinin
kaçmıştı feri
kayınvalide yadigarı
kırıktı taktıgı gözlüğü
acımadan vurmuştu gelininin başına kirkiti
kıskanmıştı biricik oglunu
ne de olsa uşaklı
halı tezgahı
anıları elinde
ata bindiği günlerin
çiziyordu resmini
bir aşk masalı anlatırdı
bazen de kurtuluş günlerini
kurtuluş zabiti babam süleymanı
filistinden geldiği günü
trenlerin kurtuluşda nasıl öttüğünü
anlatırdı
torunlarının anlayamadıgı
yaşı epey vardı
giydiği elbise miydi
çaput muydu
belli degil
artık ne önemi vardı
bastonla yürümeye çalışıyordu
yılların birkimi
ölüme yakındı
hazırdı gelecek ecele
ancak böyle degil
kar helvası istemişti
bir kış günü
son arzusu
karamadılar karla pekmezi
sanki yakınlarına
çekilmez bir yüktü
bir çakısı vardı
dişleri kesmezdi
çakı keserdi
en çok elmayı severdi
kabuklarını soyarak yerdi
bir akşam üstü
bir kış günü zehmeride
bu dünyayı
titreyerek terketti
kimbilir belki de küfretti
o benim halamdı
adı ATİKEYDİ
anneme bizim gelin derdi
ne yalan söyliyeyim
bizim gelin
ona çok iyi bakardı
bazen tertemiz yıkardı
sebebsiz bir kıskançlık kaplardı benim de içimi
ne yazı kki bizim gelin de
bir gün sonsuza gitti
her ikisi de kimbilir
şimdi
gökyüzünde belki de
nerelerdedir
bilmek isterdim
orada
kar helvası var mı kiii
karla pekmezi
kim karacak kiii
i
metin ŞAHİN Asrın ozanı