1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4173
Okunma
işte küçük bir kafe
belki de bir house cafe
belki de antalyada muratpaşada
bir deniz kenarında
belki de evcilmene daha da yakın
açar kapılarını erkenden
kuş ötümü sabahları
çinko kaplı müşteri oturgaçları
ve masaları
her yönden yakalar sabah ışıklarını
ve saçılır etrafa bin bir renkli ışık halkaları
istediğiniz koyu kahve
hemen getirilip konur önünüze
üstünde henüz sönmemiş gök kuşagı köpükleri
yanında da rastgele bir kaç küçük parça paket şekerler
bir parça tereyagı
ve kesilimiş kızartılmış ekmek dilimleri
hala sımsıcak
tereyagı ekmege sürülecek kıvam ve yumuşaklıkta
kahve de hala sıcak ve istediğin tadında
ekmek kızartılmış mümkün en açık renginde
gevrek fakat tam kuru degil
özenle bölersin küçük parçalara
ve atarsın agzına
yersin yavaş yavaş doyasıya
doydugunu hissedersin bunları atıştırdıgın da
işte buradasınız bu sabah da
sanki bir alışkanlık bu
belki de seversiniz özeninden dolayı
yersiniz önünüze konulanları
verdiğiniz siparişleri
ziyan etmezsiniz hiç birini
ama hiç aklınıza geldi mi
yaşam kuralıdır bu
gayet basit
bir gün siz de sırası geldiğinde
yenmek için konulursunuz başkalarının önüne
yenilip tütetilirsiniz
hiç bir parçanız kalmayasıyadek
dünya pek yamandır pek
hiç bir zaman tam kralı olamadınız
ışıksız ve karanlık krallıgınızın
tıpkı hayat arkadaşınızın
hiç bir zaman kraliçesi olmadıgı gibi
ve o gün gelir
hapishane diye bahşettiğiniz sıkıldıgınız bu dünya
şeffaf bir cama dönüşür
gözleriniz daha iyi görür
en uzaktaki ufukları
açıldıkca açılır
ve hissedersiniz
etrafınızdaki hava parçacıklarının
ayrıldıgını ve açıldıgını
bir perde gibi
içinden geçmenizi kolaylaştırır gibi
bilmediğiniz
belki de özlediğiniz bir yerlere dogru......