6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1490
Okunma

Pürmelâl bakışıyla selamladı sabahı,
Pürüzsüz hüznü,
Pusulasını yitirmiş kalbine saplandı.
En sosyal yanıydı hicran
Gece gündüz anbean
Alışık...
Ön yargısıyla doğruları
Örtbas edecekti,
Vardiyası gelen her hakikat
Çaydanlıkta buharlaşan suya
Eşlik edecek, demlenecekti...
Saatlerce tadı buruk ve bayatlamış olacaktı...
Hacmi belliydi düşün,
Hezimete uğrasa da yürek,
Haciz memuru heybetiyle hicran,
Mihnet saydığı yalnızlığa sürüklemişti
Yıllar yüzünde kederle buluşmuştu...
Mikayla kaplanmıştı yüreği...
Alışmıştı...
Meyus çehresi,
Dön dolaş aynada aksi.
Mikrop kapmış gibiydi gözleri
Solgun sarıya çalan beyazı ağlamaklı...
Gözlerine baktığı anlarda
Örgütlemekti ruhunu ecel seansına...
Seciyesiz vakitlere tutsaktı...
Savmak istercesine çırpınış anlarında,
Güvercin kanadına tutunmak,
Mavide nefes almaktı yarla...
Gözlerindeki mana ilinti kurmuştu zamanla,
Bakiye düşlerinin acentasıydı...
Kırık, buruk anılar...
Ve bir ara nağme olmuştu sevgili yar,
Mezarı başında, her daim aşiyan
Kalender yüreğinin serzenişi,
Sesine yansımıştı.
Titrekliğinin aczi yetiyle,
Yusuf Bey seslenişteydi...
Ara nağmesiydi şimdi itafen söylediği eşine...
"neyleyim sarayı
Neyleyim hanı
İçinde salınan yar olmayınca...."