3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1181
Okunma
o gün, altıncı gün yani
dinlenme gününde tanrının
pazarın neşeli güneş ışıklarında
gözü arta kalan çamura ilişti
bırakacaktı, görmezden gelecekti belki
içine bir heves düştü kuş cıvıltılarının yanında
"bari bunlar onlara benzemesin" dedi,
yani bakınca onlar gibi ama
ters çevirince cehennem gibi...
başladı rahmin sancılı irkilişi
ağzına al
biz o tanrıları adımızı öğrensinler diye var ettik
küçüklük bizde kalsın,
yine sen hepsinin ismini bir bir say.
neler girmedi ki oraya
küfürlerle yıkamasını da bildiniz taze tükürülmüş suratınızı
bu temizlikte sonsuz bir arınış var.
kiliseleriniz insanlara küsmüş
ve kulağınız başka tınılı onlardan, o yüzden
orda sadece fermuar sesleri çalar.
bacakarası yortularında da şaklayan kemer sesleri
üstüne otur
siz onlardan değilsiniz, bilirsiniz
bu tahtı revan yalnız sizin için burda durur
kimi zaman ebruli bir kanat giyersiniz
ve yükselirsiniz
yükselirsiniz ki yüksekler size bir nişan
büyüsü bozulmayacak bir uğur
kimi zaman da gece yarıları
aniden kuyruğunuz ve kemirgen dişleriniz çıkar
tende fazlalık giysileri kemirirsiniz
ve bulursunuz en değerli hazineyi zerre şaşırmadan
kimde barınır ki böyle barışçıl en derinde
alımlı bir kelebek ve suratsız bir sıçan?
ye!
bu kimsenin eti ve kimsenin kanı değil,
yut!
zehirleneceğinden şüphe etmeden iç bu körebe şerbeti
siz önceden iğrenirdiniz
saatler yorgunluktan vurmayı unuttuğu zamanlarda
karanlığı bir ürperti kovalarken o derin gece kıyılarında
midenizi tutarak eve geldiniz
bir erkeğe fazla gördüğünüz kusmuğunuzu
en azından evinize serdiniz
siz
en kutsal organı seversiniz ellerinizle
kimi açan, kimi solan bir çiçeği
kimi uçan, kimi büzülen o gizemli kelebeği.
tuttuğunuz kanatlar götürmeyecek hiç bir araf’a sizi
bilirsiniz
ki en azından dünya
mor-laci gözlüklerinizle en büyük teselliniz.
üreyiniz
ben sizin neslinizle geceyi hoş geçireceğim
en kör bıçak neşterdir ellerinizde
onunla kaderinizi karalayan kalemler bilediniz
sonra kalbinizin siyahından boğulup
bulduğunuz en küçük deliğe sindiniz.
siz öğretmendiniz yaşlı alemin her yerinde
babalara nasıl katil olunacağını,
annelere neden intihar edilebileceğini öğrettiniz
kendiniz hiçbir şey öğrenmeseniz de...
ve muhtaç, muhtaç size dünya biliniz
her zaman amcaların, teyzelerin tesellisiniz
mor mührünüz basılmasın diye çocuklara geceleyin
karanlıkları yudum yudum parsellediniz.
muhtaçsınız ki o dünya
sizin her zaman aç kalan midenize
taze vurgunlar indirecek
sizden aldığı safsatayı insanlar
alımlı, büyük törenlerde giyecek.
üzülmeyin bıçaklarınız hemcinsinizde de olsa nihayet
inanın cennete damsızlar da girecek!
adınıza inanın,
adınızı kirletin,
ki tanrının adı yüz’e çıktı
o da sever adıyla belki sizi diye
sizler açmasını bilmeyen küskün çiçeği geniş kırların
dar sokakların yorgun ibnelerisiniz.
bir karanlık yer açın, uykusuzum
bu gece beni aranıza alın...