7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1483
Okunma

-I-
oradasın biliyorum... ( Çocuk )
yaşın kaç
tenin ne renk
kız mısın, erkek mi? f a r k e t m e z ! ama oradasın biliyorum
gözünde dehşet
kulağında bomba sesleri
titreyen bedenin büzülmüş bir duvar kenarına
yanağında barut sonrası binaların karası
göz kapaklarına çivilenmiş
ölümün kareleri
mevsim beyazında utanç lekesi -kırmızı-
kaç cansız beden gördün bu sabah?
kaç kişi yaşıyor mu? diye dipçiklendi yattığı yerde
kaç kol, kaç bacak gövdesizdi
kaç bebek anasız babasız kaldı
Ahh çocuk!
benim gözlerimden bak isterdim şehrimdeki güneşe
lekesiz maviye bırak umutlarını
çırpsın yüreğindeki beyaz kanatlar
kan kokan ellerinle avuçla isterdim kar tanelerini
çıplak ayaklarla yere basıp –titriyor- derdim
...çok korkmuş! demek yerine
oradasın biliyorum,
kaç kişi seni düşünür
kaç kişinin içi yanar
sen bilmesen de
sana ağlayanlar var
biliyorum...
utanıyorum gözlerine bakarken büyük olmaktan!
II
oradasın biliyorum... ( Anne )
kaç aylıktı karnındaki ikizin
kaç gece dokunarak yattın bilmediğin tenine
mavi patikleri ördün görmeden ölümü
saçlarında yazmada kalmış gelincikler
gel gör ki; oyalarından damlar kırmızı
kınalı ellerin bağlanmış göbeğinde
ama hangi kurşun kalır ki etten duvarda! ! !
Ahhh ana...!
benim toprağımda doğur isterdim bebelerini
duam kadar beyaz aksın isterdim sütün
aklar düşene kadar saçlarına
türkülerini söyleseydin, tencere başında
tabak tabak koysaydın ve çalakaşık yeseydiniz “sevgiyi”
öldüren çocukları doğuran kadınlar yüzünden
kadın olmaktan utanıyorum!
III
oradasın biliyorum... ( Baba )
ıslığında hangi şarkı vardı giderken evine?
ya da hangi sıkıntın çektiğin offf sesinde?
kimse bilmedi!
ayaklarının dibinde saçılmış filenden ekmekler
bir çikolata kağıdı kalmış
mermi sıcağında erimiş
ve kanlı portakallar...içi de dışı da bir
sol kolun nerde?
başın düşerken yere kim duydu dudağındaki son sesleri ?
yalnız gittin ölüme binlerce insan gibi
Ahhh baba!
benim dört duvarımda çalsaydın eve dönüş zilini
bacaklarına sarılsaydı çocuklar
ve nasırlaşan parmakların kaybolsaydı saçlarında
kaç çocuğu babasız, kaç kadını kocasız bırakan
babalardan utanıyorum!
IV
ve gecenin gölgesi vuruyorsa “kan gölüne”
ve güneş kurutmuyorsa yaraları
ve çiçekler açmıyorsa ölüm düşen topraklarda
ve güz yaprağı gibi saçılmışsa caddelere cansız insanlar
ve bir ağaç dibinde
başsız yatıyorsa BARIŞ GÜVERCİNİ
İNSAN OLMAKTAN UTANIYORUM.
Sadece göz kapaklarımın karasında toprağı...benim ülkemde olsaydınız diyorum da! Sığdıramam ki hepinizi! ! !
Yoksa, benim olduğum yerde de açar “kan çiçekleri.”
Öldükçe insanlık,
Yaşamaktan utanıyorum! ! ! !
Arzu Altınçiçek