11
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
168
Okunma

Sen gittin, her şafak gri bir tül gibi indi üstüme.
Güneşin her ışığı, tenime değmeden kırılıp savruldu.
Benim vaktim, senin adımlarınla hizalanırdı eskiden;
Şimdi ruhum, boşluğun yarattığı yankıda,
Dipsiz bir kuyunun ağzında fısıldayan rüzgârdır.
Unutmak; paramparça aynada aksini arayan bir elin çaresizliği.
Her bakışımda, geleceğin yerine geçmişi gördüm.
Umutlarım ki, artık birer ayna değil, camdan yontulmuş kılıçlar.
Her tutuşumda, aynı yerden kanar avuç içlerim.
Ve her damla, yeni bir düşü paramparça eder.
Sessizliğim, harflerin bitişi değil,
Yıkıntılar altındaki bir şehrin son nefesi.
Yorgun düşen bir kalbin, artık isyanı bile unutması.
Sadece dinlemekteyim; kalbimdeki enkaz nasıl yükseliyor.
Sen, bir veda anının arkasında kalan iz değildin.
Sen, bütünüyle sardığım, aniden çekilen topraktın.
Şimdi bense kökleri kesilen, rüzgârda sallanan bir gövdeyim.
Her saniye, ne kadar dalımın kuruduğunu gösteren,
Acı bir gerçeğin çıplak ağacı.
Ve işte en keskin hakikat: Sen, çoktan batmış bir gemisin.
Ama batığın paslı ve keskin kalıntıları, içimi çizdi.
Ben, o parçaların her birine takılmış,
Sürekli seni taşıyan,
Kaderiyle kırılmış ama direnen bir limanım.
Oysa sen ayrılırken, takvimler asılı kalmadı.
Aksine, zaman bir çığ gibi üzerime yığıldı.
Benim için hayat, ileri akan bir yol değil;
Senin yokluğunla geriye çöken,
Her düşüşte aynı boşluğa çarptığım dipsiz bir uçurum.
Şimdi ben, o gemiye uzanan bir fener değilim.
Ben, karada kalmış, çürüyen bir deniz feneri gibiyim.
Işığı bile çeken, dipsiz bir yara.
Çünkü bilirim, parlayan her şeyi sen tamamlardın.
Şimdi sadece taşıdığım karanlığın yükü var içimde.
Adın, dilimin ucunda donmuş bir ilahi.
Söylemeye cesaret etsem, buzlar yeniden eriyecek sanki.
Bu yüzden seni ruhumun en derin mahzenine hapsettim;
Orada, sadece benim titrek nefesim yankılanır.
Ve bu sessizlik, eski ve derin yaralarımın tek şahididir.
Anladım, bu kırık hayalleri birleştirmeye gücüm yetmez.
Ne de olsa, ilk çatlağı sen açtın.
Ama inan, ben bu enkazda, senin bıraktığın enkazda yaşarım.
Adına diktiğim, en gösterişli ve en acı anıt:
Sensizliğim.
Ve işte ben, bu sensizliğin sürekli nöbet tutan bekçisiyim.
Her nefeste senin eksikliğini selamlayan,
Kendi içine hapsolmuş bir evrenim.
Gidişinle başlayan bu sessiz şiir,
Hiç bitmeyecek bir yasın ilk harfidir.
Cemre Yaman
5.0
100% (17)