0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
13
Okunma
Kimseyi kandırmaz ışık.
Kırılır belki billur bir avizeden,
sızarken perde aralığından,
ya da bir bakışın derin,
dibinde yanar sessiz.
Ama yalan söylemez.
Çünkü gölge de onun dilidir,
varmayan yeri söyler.
Senin adın bir kapı aralamak bu gece,
Nihal.
Seslenirsem,
mermerin katmanları çözülür,
su olur akar,
taş dile gelir.
Suskunluğun üstünden atlayan
bir ceylanın izi,
nehre varır,
varır da söner.
Öyle bir sönüş ki,
kendini yıldıza vurur,
toz olur,
ışık olur,
geri döner.
Aynalar neyi saklar?
Görünenin ardında,
görünmeyen sen,
benim aklımın çemberini
nasıl dağıtırsın.
Her metafor bir sığınak,
her alegori bir kaçış.
Kaçıyorum modern zamanların
demir çarkından,
sana sığınıyorum,
kadim bir harfin
sayfasında.
Mistik dediğin,
aşkın sıfır noktası.
Tasavvuf dediğin,
yokluğun şerbeti.
İçtikçe yanıyorum,
yanık yerlerimden
filiz veriyor gül.
Bu nehrin akışı değil,
suyun hafızası.
Sen Nihal,
ben bir damla,
düşüyorum kendi denizime.
Işık yalan söylemez demiştim ya,
işte kanıtı:
Senin gülüşün bir ışık hüzmesi,
vurduğu her şey,
gerçeğe dönüşüyor.
Çeliğin soğuk yüzünde bile
bir sıcaklık,
bir titreyiş.
Bu çağ bizi kopardı köklerimizden,
ama sen,
sen o kökü
göğe uzanan bir dalda
buldun.
Hiçlikle besleniyoruz,
varlıkla nefes alıyoruz.
Senin adın bir nefes,
Nihal.
Geceye bırakıyorum,
gece ışığı örtemez,
ışık yalan söylemez.
Söyleyemez.
Çünkü sen varsın,
ve her var oluş,
yalansız bir ışık.